Çoban Düdüğü Çaldı

21 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Dua
Muzaffer Efendi Hazretlerinin lutfettiği hikâyelerdendir :

Sultan 2. Mahmud devrinin tanınmış âlimlerinden Palabıyık Hoca nâmiyle ma'rûf zât-ı şerîf, her derse başlarken bir ıslık çalar ve "Çoban düdüğü çaldı" dedikden sonra ders takrîrine başlarmış. Talebeleri bunun sebebini sorarlarsa da, o her seferinde, "Zamanı gelince anlatırım" der geçiştirirmiş. Nihâyet Hoca Efendi'nin keyifli bir gününde, meşhûr ıslığı ile tekerlemesinin sırrını açıklamasını yine ricâ etmişler. Hoca da o gün Fâtih Câmi-i Şerîfinde yapacağı dersde bu mes'eleyi anlatacağını va'detmiş. Vakit namazı kılındıkdan sonra Hoca Efendi kürsüye çıkarak mu'tad mukaddimeden sonra anlatmağa başlamış :

Biz, medrese tahsîlinde iken iki molla arkadaşımla bir ramazanda cerre çıkmıştık. Yolda giderken, yağmura tutulduk ve geniş dallarıyla etrâfa kanat germiş bir ağacın altına girerek ıslanmakdan kurtulduk. Bu sırada yanımıza o civarda sürüsünü otlatan bir de çoban geldi ve bizlere selâm verdi. Biz, üç arkadaş, yağmurun devam edip etmeyeceğini, ederse fazla ıslanmadan geri dönmemizin uygun olacağını tartışıyorduk. Bir türlü karar veremiyorduk, yağmur da devam ediyordu. Bu sırada, bizi hayretle dinleyen çoban söze karıştı, başımızdaki sarıklardan ve sırtımızdaki
cübbelerden anlamış olacak ki, kendisine has sâfiyetle şunları söyledi :
Hoca efendiler! Size bir şey söyleyeceğim ama sakın bana gücenmeyin. Geçen yıl bizim köye gelen bir hoca efendi câmi-i şerîfde va'z etti, yağmur yağarken edilen duâlar kabûl olurmuş, bilmem doğru mudur?
Üçümüz de "Evet doğrudur" diyerek tasdîk ettik. Çoban dedi ki :
Peki mâdem ki doğrudur, üçünüz de hoca olduğunuz halde neden duâ etmiyorsunuz? Baksanıza rahmet yağıyor...
Hepimiz başlarımızı önümüze eğdik ve çobanın haklı teklifine uyarak çoban da dahil olmak üzere duâ ettik ve Allah'dan murâdlarımızı ihsân buyurmasını niyâz ettik. Duâdan sonra çoban tekrar söz aldı ve dedi ki :
Rabbim hepimizin duâlarını kabûl buyursun. Yalnız duâlarımızın kabûl buyurulup buyurulmadığını anlamak için hepiniz Allah'dan neler niyâz ettiğinizi bana söyleyiniz bakalım...
Arkadaşlarımdan birisi hemen cevap verdi :
Ben, Rabbimden dünyâ malı ve zenginlik istedim. Hattâ öylesine bir servet bahş ve ihsân buyurmasını niyâz ettim ki, zamânın pâdişâhına bile ödünç verebileyim...
İkinci arkadaşım da duâsını şöyle anlattı :
Ben de Rabbimden ilmiye mesleğinde yükselmeği ve şeyhülislâmlığa kadar terfi' etmeği niyâz ettim...
Ben de çobana duâmı bildirdim :
Ben de Rabbimden öyle bir ilim istedim ki, zamânımda benden daha âlim bir kimse bulunmasın ve ilmimle dîn kardeşlerime her ma'nâda faydalı ve yararlı olayım.
Sonra birden aklımıza geldi ve biz de çobana sorduk :
Ey çoban kardeş! Allah senden râzı olsun, bize hatırlattın hepimiz gönlümüze göre duâ ettik ve neler niyâz eylediğimizi de sana bildirdik. Haydi sen de söyle bakalım, sen ne diye duâ ettin?..
Saf çoban, boynunu büktü ve önüne bakarak mırıldandı :
Ben Rabbimden ne isteyebilirim ki?...Câhil bir çobanım, okurnam yok, yazmam yok..."Yâ Rabbi! Ben senden râzıyım, sen de benden râzı ol" diye yalvardım...
Aradan yıllar geçti, tahsîli bitirdik ve hayâta atıldık. O gün, yağmur yağarken ağacın altında Allah'dan dünyâ malı ve zenginlik niyâz eden arkadaşım, öyle bir servete sâhib oldu ki, gerçekten devlete ödünç verecek hâle geldi. İkinci arkadaşım da, dilediği gibi şeyhülislâmlık makâmına kadar ulaştı. Ben ise, gördüğünüz gibi yıllardır câmi câmi dolaşıp dîn kardeşlerime faydalı olmağa çalışıyorum ama her üçümüzün de
sonumuzun ne olacağı belli değil...Oysa o saf mü'min çoban alacağını bizim gibi yıllarca beklemeden hemen oracıkta aldı ve Hakk'ın rızâsına mazhar oldu. Onun için, derslerimden önce ıslık çalıyor ve sizlere "ÇOBAN DÜDÜĞÜ ÇALDI" diyorum...


Ehl-i dünyâ dünyâda ehl-i ukbâ ukbâda
Her biri bir sevdâda bana Allahım gerek


www.muzafferozak.com
Listeye geri dön