8 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
.jpg)
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin her vesîle ile halkı zikre teşvîk etdiğinden bahsetmişdim. Muhâtabları ister câmi cemaatinden olsun, ister kahvehâne müdâvimlerinden olsun, ister tarîkat ehlinden olsun, ister Amerikalı olsun ister Alman, ister Türk olsun ister Arap, ister genç olsun ister yaşlı, herkesi ama herkesi zikrullaha davet eder, zikrullaha teşvîk ederlerdi.
Bir de çocuklar var ki bunlar henüz akıl bâliğ olmadıkları hâlde Efendi Hazretlerinin zikir meclislerine iştirâk ederler, kimse onlara karışmaz, bilakis onlara en önde yer verilir, Efendi Hazretlerine en yakın onlar bulunurdu. Devrâna kalkıldığında ise, çocuklara mahsûs bir halaka teşkîl edilir, bu halaka hep en içdeki halaka olurdu. Hattâ Efendi Hazretleri bazen çocuklara iltifât olmaz üzere, onların halakasına dâhil olurlar, bir müddet onlarla devrân ederlerdi.
Zikre iştirâk eden çocukların bir kısmı ihvân u yârânın çocukları, bir kısmı ise mahalle halkından, yani dışarıdan gelen çocuklardı. Efendi Hazretleri bu dışarıdan gelen çocukları zikrullaha teşvîk için, zikirden sonra onlara bahşişler verir, güzel sözler söyler, iltifat ederlerdi. Arada bir bazı kurnaz çocuklar da çıkar, zikrullaha girmedikleri hâlde başiş almak için huzûra çıkarlardı. Bir seferinde Efendi Hazretleri onlara bir ders vermek için, yalnız zikre iştirâk edenlere bahşiş verdiler, diğerlerine vermediler ve şöyle buyurdular :
Bu akşam bunların üç tânesi zikrullaha girdi, ben tesbit etdim. Bu üçü bizim eski müşteriler, ötekilere para vermiyoruz, zikrullaha gelmeyenlere. Onlar kaybetdiler. Allah da sevâb yazmadı, biz de para vermedik. Zikrullaha girselerdi, hem Allah sevâb yazacakdı, hem biz para verecekdik.