4 Mart 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mü'min demek muvahhid demekdir. Yani Hakk'ın vahdâniyyetini kabûl eden, O'nu yegâne ma'bûd ittihâz eden kişiye mü'min denir. Ne var ki mü'min ve muvahhid bildiğimiz pek çok kişi, îmânını tahkîke erdirmediği için, kendisine başka tanrılar îcâd etmişdir. Nedir bunlar? Para tanrısı, mal-mülk tanrısı, makâm-mevki tanrısı, kadın tanrısı, erkek tanrısı, oyun tanrısı, eğlence tanrısı, şu tanrısı, bu tanrısı. Pek çok kimse Allah'a tapıyorum der ama aslında paraya tapmakdadır yâhud makâma, mevkiye tapmakdadır, kadına, erkeğe tapmakdadır, hâsılı nefsine tapmakdadır. Bakınız Kur`ân'da ne buyuruyor Cenâb-ı Hakk : "أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ" Manâsı, "Hevâsını ilâh edineni görmüyor musun". Demek ki Allah'ı tanıdığı hâlde, bunların peşinden koşan, ömrünü bunları elde etmek yâhud elde tutmak için harcayan kimse sûretâ mü'min ve muvahhid olsa da hakîkatde müşrikdir yani çok tanrılıdır.
İşte tasavvufun gâyesi, nefs-i emmârenin îcâd etdiği bütün bu sahte tanrıları, putları ortadan kaldırmak ve insanı ma'bûd-ı hakîkî olan Hakk'a kul etmekdir. Çünkü insan ancak o zaman muvahhid olur, ancak o zaman hakîkî mü'min, hakîkî müslim olur. Bu da kitâb okuyarak, ilim öğrenerek, mektebe medreseye giderek olmaz. Ya nasıl olur? Mücâhede ile olur yani nefs-i ile mücâdele ederek, nefse muhâlefet ederek olur. İşte Resûl-i Ekrem Efendimizin gazâ-yı ekber dedikleri de budur.