Cuma Namazının Remzleri

14 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Cuma Namazı
Cuma, müslümanlar için seyyidü'l-eyyâmdır yani haftanın en kıymetli günüdür. Hadîs-i şerîflerle de sâbitdir ki Cuma, mü'minlerin bayrâmıdır. Neden biliyor musunuz? Çünkü Cuma, mü'minlerden âşık u sâdıkların, Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri ile mülâkat edip cemâlullahı temâşâ etmelerine işâretdir. Cuma gününe mahsûs olan ve öğle namazı yerine kılınan Cuma namazında buna dâir bir çok remzler vardır. 

Hadîs-i şerîflerle beyân olunduğu üzere, Cenâb-ı Hakk kullarına cenneti vadettiği gibi cemâlini de va'detmişdir. Cenâb-ı Hakk'ın lutfu ile cennete giren mü'minlerden bazıları cemâlullahı temâşâ için ayrıca davet edileceklerdir. Bu davet, bazı mü'minlere haftada bir kere, bazısına ayda bir kere, bazısına da senede bir defa yapılacak, tıpkı bir düğüne çağırılır gibi, her davetliye isminin yazılı olduğu husûsî bir davetiye verilecek, bu davetiyeyi alanlar da, tıpkı mü'minlerin cuma vaktinde camide toplanıp hatîbi dinlemeleri gibi, muayyen bir vakitde, cennetden cemâlullaha nazar edeceklerdir. Cenâb-ı Hakk mekândan münezzeh olarak cemâlini cennetdeki kullarına temâşâ ettirecekdir. Tabii cemâlullaha nazar eden her kul, Hakk'ın cemâlini kendi isti'dâdına göre görecekdir. Cenâb-ı Hakk'ın kullarına ihsân edeceği en büyük ni'met de bu olacakdır.

Cuma namazındaki remzleri beyân etmeye başlamadan önce Cuma gecesinin yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gecenin kıymet ve ehemmiyetinden de biraz bahsedelim. Bilindiği gibi kamerî takvîmde geceler gündüzlerden önce gelir. Yani Cuma gecesi bizim Perşembe gecesi diye bildiğimiz gecedir. Bu gecenin kudsî ve mübârek olduğunu hepimiz zâten biliriz ama bu vesîle ile bir de şu teşbîh ile tefekkür edelim :
Düşünün ki bir ülkenin pâdişâhı, tebası arasından sevdiği bazı kimseleri sarayına da'vet edecekdir. Da'vetlilere büyük bir ziyâfet verilecek, üstelik bu ziyâfet sırasında pâdişâh de onlarla yüzyüze görüşecek ve çok özel bazı ikrâmlarda bulunacakdır. Şimdi bir düşünelim, böyle önemli bir toplantıya davet edilen kişiler ne yapar? Bir gece öncesinden hazırlanmaya başlarlar değil mi? İşte Cuma gecesinin yani Perşembeyi Cumaya bağlayan gecenin husûsiyyeti de buradan gelir. Nasıl ki büyük bir ziyâfete ya da toplantıya çağırılan insanlar, gidecekleri da'vete bir gece öncesinden hazırlanmaya başlıyor, ne giyeceklerine karar veriyor, saçına sakalına şekil veriyor ve o da'vetin heyecânı ile uykusu kaçıyorsa, mü'minler de cemâlullahı temâşâya işâret olan Cuma namazından önceki geceyi gafletle geçirmemeli, Cenâb-ı Hakk'a mülâkî olacakmış gibi heyâcân içinde ibâdetlerle ve zikrullah ile ihyâ etmelidir. 
 
Dikkat edilirse Cuma namazına giderken riâyet edilmesi gereken edebler ve uyulması gereken sünnetler de hep buna işâret eder. Cuma günü gusül abdesti almak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak, tertemiz elbiseler giymek, mescide erken gitmek hep bu husûsî davete hazırlığın remzleridir. Diğer tarafdan, cumaya boy abdesti alarak, bedenimizi tertemiz kılarak, en güzel ve temiz elbiselerle, erkenden gitmek, cemâlullah nimetine ancak nefsini tezkiye ve kalbini tasfiye ederek libâsı-ı takvâya bürünenlerin nâil olabileceğini gösterir.

Diğer remzlere gelince;
  • Cuma ezânı, bu mühim mülâkâta davetin remzidir. Nitekim bu ezân Cuma Sûresinde "يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ" âyetinde husûsî olarak zikredilmişdir. 
  • Cuma namazı için mescide erken gidilmesi, rü'yetullah nimetine ancak âşık u sâdıkların erişebileceklerine işâretdir. Çünkü bir yere erken gitmek, orada görülecek olan şeye iştiyâkın fazlalığını gösterir.
  • Cuma namazının ilk sünneti, cemâlullaha nâil olabilmek için abdiyyetin şart olduğunu hem de Hakk'a kulluğun angarya gibi değil, seve seve yapılması gerektiğine işâretdir. 
  • Hatîb hutbeye çıkmadan önce okunan salât ü selâm, tecelliyât-ı ilâhînin hep Resûl-i Ekrem vâsıtasıyla olduğuna ve şefâ'at-i Resûl olmadan, ne cennete ne rızâya ne rıdvâna ne de cemâlullaha nâil olunamayacağına işâretdir.
  • Hatîbin hutbeye çıkarak cemaate hitâb etmesi, Cenâb-ı Hakk'ın cennetdeki kullarına hitâbına ve cemâlini seyrettirmesine işâretdir. Hutbe sırasında aslâ konuşulmaması, tesbîhât ve zikirle bile meşgûl olunmaması hattâ namaz dahî kılınmaması ve sadece hatîbin dinlemesi, cemâlullahı müşâhede edenlerin mest ü hayrân olmalarına işâretdir. Zâten görmek zikirden ötedir. Zîrâ görenin zikre ihtiyâcı kalmaz çünkü zâkir ile mezkûr arasındaki perde kalkmışdır. Hutbenin cumanın bir rüknü olarak kabûl edilmesinin hikmeti de budur.
  • Hatîb, bu dünyâda tecelliyât-ı ilâhînin insan-ı kâmil vâsıtasıyla olduğuna da işâretdir. Zîrâ Cenâb-ı Hakk hiç bir mahlûka bahşetmediği şerefi insâna vermiş ve insân-ı kâmili hem esmâsına, hem sıfatına hem de zâtına mazhar etmiş ve kendisine mir'ât edinmişdir. İnsân-ı kâmil denilince de, en başda Resûl-i Ekrem sallalahu aleyhi vesellem Efendimiz gelir.
  • Hutbeden sonra kılınan iki rekat namaz, Cenâb-ı Hakk ile mülâkâtın sona ermesiyle, Allah ile kul arasına tekrar perde girdiği için, zikrullaha müdâvemete ve cemâlullah nimetinin şükrünü edâ etmeye işâretdir. Namazın iki rekat olması vahdetden isneyniyyete dönüldüğünün işâretidir. Zâten namaz, ikiliği gösterir zîrâ vahdet makâmında ibâdet olmaz.
  • Eskiden Cuma namazlarının, her beldede "Cuma Mescidi" denilen tek bir mescidde topluca kılınmasında da hikmet vardır. Bir çok ulemâ, şehirlerin şimdiki gibi çok büyük olmadığı devirlerde, bir şehirde iki ayrı mescidde cuma namazı kılınmasına cevaz vermemişlerdir.
  • Cuma namazının sadece erkeklere farz oluması, cemâlullaha nâil olmak için Cenâb-ı Hakk'ın "رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ " âyetinde beyân ettiği üzere er kişi olmak gerektiğini gösterir. Cenâb-ı Hakk er kişiyi, hiç bir şeyin kendisini zikrullahdan alıkoymadığı kişi olarak ta'rif etmişdir. Bu hususda kadın erkek ayrımı yokdur. Kadınlardan da nice erler vardır.
Cuma namazında daha nice remzler vardır, hepsini yazarsak söz uzar. İyisi mi tefekküre de biraz pay bırakalım. Tefekküre yardımı olur düşüncesiyle, "ﺟﻤﻌﻪ Cuma" kelimesinin, toplanmak, birleşmek ma'nâsına gelen "ﺟﻤﻊ cem" kökünden geldiğini, "ﺟﺎﻣﻊ Câmi", "ﺟﻤﺎﻋﺖ Cemâat", "ﺍﺟﺘﻤﺎﻉ İctimâ", "ﺟﻤﻌﻴّﺖ Cemiyyet" gibi kelimelerin de hep aynı kökden çıkdığını ve Cuma namazının tek başına kılınması câiz olmayan yegâne farz namaz olduğunu söyleyerek yazımıza noktayı koyalım.

Kullarına va'deyledi yarınki gün görünem dedi
Ol dostların sevindiği yarınım bugündür bana
Listeye geri dön