Dağda Evliyâlık Yapmak Kolay

22 Ocak 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri halvet hakkındaki bir sohbetlerinde buyurdular ki :

Bir zât vardı, dağda velî olmuşdu, evliyâ olmuşdu. Yani dağa çekilmiş, orada halkdan kesilmiş, orada evliyâ olmuşdu. Bir velî de vardı, şehir içinde halka hizmet ederdi. Dâgî olan evliyâ, dağda yaşayan evliyâ, birgün bu şehirde bulunan evliyâyı ziyârete geldi, gelirken de mendiline süt doldurdu. Mendile! Mendiline süt koydu ve getirdi, şehirde yaşayan evliyâya dedi, "Dağın sütü gâyetle iyidir, yağlıdır, sana süt getirdim" dedi. Ama mendilde! İnce mendilde. O Hazret dedi ki, "Onu duvara as" dedi, duvarda çivi vardı. O, mendili duvardaki çiviye asdı. O zât kundurucaydı, o şehirde yaşayan velî, ayakkabı yapardı. Bir müddet sonra, bir kadın geldi onun yanına, dedi ki, "Yâ Şeyh, benim ayağıma bir ayakkabı yapar mısın? Ölçümü al" dedi. Ölçüyü verdiği vakitde, kadının erkeklerin şehvetini tahrîk edecek yerlerini gösterdi. Fakat şehirli velî, hiç buna aldıramadan kadının ölçüsünü aldı. Fakat dâgî velî, dağlı olan velî, kadının şehvet yerini görünce, hemen duvardaki süt başladı damlamaya. Yani mendil delindi, damlamaya başladı. Hiç ses çıkarmadı, sonra giderken o dâgî velîye o da mendilin içerisine ateş doldurdu ve dedi ki, "Dağ soğuk olur, sen bu ateşle ısınırsın" dedi. Mendil yanmıyordu, ona teslîm etdi. 
Gösteriyor ki, halk içinde bulunarak velî olanlar, halka hizmet edenler, tek başına velî olanlardan daha efdaldir. Bu hikâye bunu göstermekde. Anlaşılıyor ki halk içinde olup da gönlü Hakk'da olanlar efdal. Yani halkın içinde oluyor, halkın içinde halvet yapıyor, yani halkın içerisinde dağa çekiliyor, halkın suçlarını görmüyor, kötülükleri görmüyor, o efdal. Fakat dağdaki gelip görünce derhal evliyâlığı bozuldu onun. 
Ve dedi ki ona, "Dağda evliyâlık yapmak kolay, erkeksen gel de şehirde yap evliyâlığı" dedi.
Onun için bizim İslâm sôfîleri, elleri kârda, gönülleri yârdadır yani elleri kârda gönülleri Allah'dadır. Bir adam bir parayı tutduğu vakitde, elleri kirlenebilir. Onu sabunla, suyla yıkayabilir. Para muhabbetini kalbine sokarsa, orasının yıkanması gâyetle güçdür. Kalb, kolay kolay yıkanmaz ama el yıkanır. Onun için bizler, biz İslâm sôfîleri, zâhirde ticâretle, işle, halka hizmetle meşgûl oluruz, her ânda, her zamanda, her mekânda kalbimiz Allah'dadır. Allah bizim kalbimizdedir. Allah bizim kalbimize tecellî eder.
Nice insanlar var ki, şehirde yaşıyorlar, gönüllerinde dünyâ yok. Nice insanlar var, dağlara çekiliyorlar, fakat gönülleri dünyâya bağlı.

Râhibler dağa çekiliyorlar. Yani dağın Allah'ı başka, şehrin Allah'ı başka mı? Allah birse eğer, insan şehirde de adam olabilir, dağda da adam olabilir. Mâdem ki Allah birdir, dağa çekilmeğe lüzûm kalmaz. Bizim sôfîlerin büyükleri demişler ki, "Kızdırmak ateşdedir sacda değildir". Biliyorsunuz sac, demirden yapılır, üzerinde ekmek pişirirler Anadolu'da, Türkiye'de. "Kızdırmak ateşdedir sacda değildir, dervîşlik başdadır tacda değildir". Tac da dervîşlerin giydiği külâh, tac derler ona sôfiyye lisânında. Kızdırmak ateşdedir sacda değildir, dervîşlik başdadır taçda değildir, külâhda değildir. Ararsan Allah'ı kalbinde ara, Kudüs'de, Mekke'de, dağda, hacda değildir. Allah külli yere kâdirdir, yani her tarafa muhîtdir. Allah her yere kâdir, hâzır ve nâzırdır, her şeyi ihâta etmişdir. Allah'ın mekânı yokdur, mekânların mekânı Allah'dır. 
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön