Dâimâ Duâ Edeceğiz

21 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

İman

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

O namaz kılıyor, öteki namaz kılmıyor diye kızıyor, düşman oluyor. Ne karışıyorsun sen, kılsın, kılmasın Allah herkesi bir makâma irsâl etmişdir. Duâ et sen yalnız, "Yâ Rabbi onun da gönlünü islâma çevir, o da namazdan zevk alsın, namaz kılsın. O da oruç tutsun Yâ Rabbi". Bedduâ etmekle, düşman olmakla değil. Adama ucub gelir sonra cehenneme yuvarlanırsın. 

Duâ edeceğiz dâimâ. Duâ ile bir çok fusekâ sulehâ oldular, bir çok kâfir duâ ile îmân etdi. İşte bir tânesi Hazret-i Ömer. Ömerliği zamanında İslâm'ın en büyük düşmanıydı. Ebû Cehil'le, Hazret-i Ömer dediğimiz zât, İslâm'ın en büyük düşmanıydı bunlar. Köleleri vardı, islâm oldu diye sopa atardı her gün, nöbetleşe döverdi kölelerini Ömer ibn Hattâb. Resûlullah Efendimiz mübârek ellerini açdı semâya... 

Kavmine bedduâ etmedi Peyamberimiz. Dişini kırdılar, "Allahümmehdî kavmî innehüm lâ ya'lemûn, yâ Rabbi kavmime hidâyet et, onlar bilmiyorlar benim nebî olduğumu yâ Rabbi, onlara azâb verme, hidâyet et onlara" dedi. Bize önder olan Hazret-i Muhammed bize bunu talîm etdi. 

Elini kaldırdı, dedi, "Yâ Rabbi, pek sıkıldım" dedi, "biliyorsun, görüyorsun hâdiseyi. Bu Dîn-i İslâm'ı, dînini, beni gönderdin teblîğ edeceğim diye. Fakat bu iki Ebu'Ll-Hakem'den birisiyle bana yardımcı ol. Birine îmân nasîb et bunların" dedi. Biri Ebû Cehil, biri Ömer. İkisinin ismi de Ebu'l-Hakem. Ertesi günü Ömer Peygamber'i kesmeğe kalkdı, geldi islâm oldu. Peygamber'i kesmeğe kalkmasaydı müslüman olmayacakdı. 

Duâ edeceksin dâimâ. "Yâ Rabbi hidâyet ver. İşine karışmayalım ama sen kullarının hidâyete, îmâna nâil olmasını istersin, murâdın budur senin. Yâ Rabbi, kalbini İslâm'a çevir. Her kalbin tahavvülü senin yed-i kudretindedir". Böyle duâ edeceksin. 

Bak, her gün namaz kılanlar, kaç rekat namaz günde? Sünneti, farzı, vâcibi kırk rekat. Nevâfil ayrı, duhâ namazıydı, evvâbîn namazıydı, salât-ı kuburdu, teheccüddü filan ayrı onlar. Beş vakit namaz, kırk rekat yapar. Sayalım. Dört sabah. On öğlen, on dört. Sekiz ikindi, yirmi iki. Beş akşam, yirmi yedi. On üç yatsı, kırk. Her rekatda "ihdine's-sırâta'l-müstakîm" diyorsun, bak eğer dikkat edersen. "Aman Yâ Rabbi benim ayağımı kaydırma İslâm'dan" diyorsun, "hidâyetde kalayım" diyorsun. Bir anda kalbi çeviriverir Allah, Allah muhâfaza etsin. Onun için kâfirin de kalbini çevirir İslâm'a. 

Bazı Amerikalıların kocaları müslüman oldu, kadınlar olmadılar. Benimle görüşdü adamlar, Allah hidâyet verdi. Bende değil, Allah'ın elinde, İslâm ile müşerref oldular. Karıları olmadı. Duâ etdik Cenâb-ı Hakk'a, yalvardık, yakardık, İslâm düşmanı olan kadın, sonra geldi kendi kendine, "Ben müslüman olacağım" dedi. Vallâhi böyle. 

Bir zâtı hacca götürdük, bilenleriniz var, ismini vermeyeceğim, "Beni gönder" diyor, "Efendi, ben gideceğim İstanbul'a" diyor. "Beni tayyâreye bindir İstanbul'a gönder" diyor. Ne hac yapdı ne bir şey. Evvelâ Medîne'ye gitdik.  "Yâhu kardeşim" diyorum, "Gel Ravza-yı Mutahhara'ya, Huzûr-ı Saâdete, Hazret-i Peygamber'in huzûruna, de ki 'Yâ Resûlallah şefâat!' de, git. Tâ İstanbul'dan Medîne'ye gelmişsin". "Hayır! Gitmem!". Bizim Sakıp Hoca geldi, dedi, "Efendi, bu adam saçmalıyor, bunu gönderelim gitsin" dedi. "Ağzından çıkanı kulağı işitmiyor bu adamın" dedi. Eyvâh! Şâhidlerim burada. Bir duâ etdim orada oturdum. "Yâ Rabbi bunun kalbini İslâm'a çevir, Resûlullah'ın şefâatine nâil et bunu". Buraya kadar gelmişken, buradan nasıl gider gerisin geriye. Ziyâret etmeden gidiyor. Azîzim, bir de bakdım, Sakıp Hoca geldi, "Efendi, ne oldu biliyor musun?" dedi, "Bu adam değişdi" dedi, "başka türlü oldu". Gitmiş Huzûr-ı Saâdet'e, "Yâ Resûlallah, ben buraya gelecek bir adam değilim, bokdan bir adamım ben". Aynen böyle. Görenler var. "Ben buraya gelecek adam değilim, huzûruna beni kabûl et" filan. Ve hac da yapdı, tavâfını da yapdı, vedâsını da yapdı, hepsini yapdı, geldik beraber. Medîne'de bangır bangır bağırıyordu, "Beni gönderin yâhu!". "Kardeşim gönderelim İstanbul'a seni. Ama gel Huzûr-ı Saâdet'e, çık Hazret-i Peygamber'in huzûruna, 'Esselâmu aleyke yâ Resûlallah" de, bu kadar. "Hayır gitmem! Bindir beni tayyâreye gideyim". Ondan sonra bir müslüman oldu, elhamdülillah. Duâ ile. 

Onun için bedduâ etme. Kötü adamlar var, ahlâksız filan, "Yâ Rabbi kalbini îmâna çevir, İslâm'a çevir" de, "beni öyle yapma" de. Meselâ gazetede bir fuhşiyyat görüyoruz, hemen kendimize bir varlık veriyoruz, "Vay nâmussuz herif! Ne canavar herif bu! Yapılır mı bu be!" diyoruz. Oğlum, sen onun yapdığına benzer bir şey yapmışsındır, iyi düşün. "Yapmadım." Yarın yapmayacağın ne malûm? Onun için Cenâb-ı Hakk'a sığınmak lâzımdır. Dâimâ insanlara duâ etmeli. "irhemû men fi'l-ard yerhamuküm men fi's-semâ". Sen mahlûkâta merhamet et ki, Allah'da sana merhamet etsin. "Men lâ yerham lâ yurham", merhamet etmeyene merhamet olunmaz. Bütün ehlullah, büyük velîler, dâimâ halkın hidâyeti için duâ etmiş, onların hürmetine Allahu Teâlâ bu ibâdullaha bir yudum su ve bir lokma ekmek vermişdir. Lillâhi'l-Fâtiha!

N'ola ol münkiri du'â-i velî
Kesse mânend-i Zülfikâr-ı Alî

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön