Darda Varda Hep Allah De!

12 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah
"Öyleyse siz Ben’i zikredin ki Ben de sizi zikredeyim.
Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin"
Sûre-i Bakara, Âyet 152
Muzaffer Efendi Hazretlerininin lutfettiği mürşidâne hikâyelerden biri de şudur :
Adamın biri ağaca çıkmış. En tepesine geldiğinde bir fırtına kopmuş ama ne fırtına. Ağaç bir o yana bir bu yana sallanıyor, neredeyse devrilecek. Adamın korkudan ödü kopmuş ve başlamış Cenâb-ı Hakk'a yalvarmaya. "Yâ Rabbi beni buradan sağ salim kurtarırsan, nezrim olsun senin rızan için bir deve keseceğim" demiş. Rüzgar hafifleyip biraz aşağıya doğru inince "Yâ Rabbi buradan sağ salim inersem senin rızan için bir dana keseceğim" demiş. Adam bu minvâl üzere aşağıya doğru indikçe nezrini değiştirerek "...koç keseceğim, keçi keseceğim..." derken nihâyet ayağını yere basmış ve basar basmaz ne dese beğenirsiniz!? "Ben çıkdım, ben indim, kime ne borcum olacak ki?!"
İşte insanların çoğu başlarına bir belâ geldiğinde Allah'a yalvarır, o belâ gidip de feraha çıktıklarında hemen gaflete dalarlar. Nitekim Kur'ân-ı Azîm'deki şu âyetler insanların çoğunda görülen bu nankörlüğe ve gaflete işâret eder :

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ حَتَّى إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُواْ بِهَا جَاءتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُاْ اللّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنجَيْتَنَا مِنْ هَذِهِ لَنَكُونَنِّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
فَلَمَّا أَنجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَى أَنفُسِكُم مَّتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَينَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ 
O'dur sizleri karada ve denizde gezdiren; hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıp hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam onunla keyiflendikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatılıp bittiklerini sanırlar; işte o vakit dîne sarılarak, Allah'a tam bir ihlâs ile duâ eder ve "eğer bizi bundan kurtarırsan hiç şüphesiz şükreden kullarından oluruz" derler. Derken, onları kurtardığı vakit, hemen yeryüzünde haksız olarak azgınlığa başlarlar. Ey insanlar, bu azgınlığınız sadece kendi zararınızadır; o alçak hayatın biraz zevkini sürersiniz, sonra döner bize gelirsiniz, biz de bütün yaptıklarınızı size haber veririz...
Sûre-i Yûnus, Âyet 22-23

Muzaffer Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Sıkıntıya düştüğünde Allah deyip, refaha çıktığında zikrullahı terk etmek îmân ve islâm sıfatı değildir. Fakîrliğinde Allah'a ibâdet edip eline dünyâ malı geçince Allah'a isyân etmek, müslüman ahlâkı değildir. Başına bir belâ geldiği vakit Allah'a yalvarıp, sonra o belâdan kurtulup feraha erince Allah'ı unutmak mü'min sıfatı değildir. Hâlis mü'min, darda da varda da Allah der. Gerçek muvahhid bollukda da yoklukda da Allah'a şükreder. Hakîkî müslümanlar, hastalıkda da sağlıkda da, üzüntü de sevinçde de, fakirlikde de zenginlikde de velhâsıl hangi hâl ve şart içinde olurlarsa olsunlar Allah'ı unutmayanlardır.
Serlevhadaki âyet-i celîle, bu hususu pek vecîz ifâde etmekdedir. Muzaffer Efendi Hazretleri sık sık bu âyet-i kerîmenin delâlet ettiği ma'nâlardan bahsederek şöyle buyururlardı :
Allah'ı geniş zamânında zikredersen, Allah da seni dar zamanında zikreder, yani yardım eder. Sevinçli iken Allah'ı zikredersen, Allah da seni tasalı ve kederli olduğunda zikreder, yani müşküllerini halleder. Kim Allah'ı tövbe ile zikrederse, Allah da onu afvı ile zikreder. Kim Allah'ı ibâdet ve tâat ile zikrederse, Allah da onu mağfiret ve ihsânı ile zikreder .Kim Allah'ı zikrederse Allah da onu zikreder. Allah'ı unutma ki, Allah da seni unutmasın.
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön