26 Eylül 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Gûş et nûr-i dîdem bu dâsitânı
Fi'lullahın aslâ olmaz noksânı
Herkes lâyıkını bulmasa olmaz
Hikmetullah 'adâletdir kemâkân
Gece gündüz sa'yin neye olursa
Her ne gûnâ fikrin karar bulursa
'Âkıbet niyyetin nerde kalırsa
İstediğin alır Allah'dan insân
Îmân İslâm ise 'âşıkdır sana
Vallahi böyledir inan sen bana
Sâdıkâne sarılırsan bu dîne
Destgîrin olur nusret-i Deyyân
Küfre tâlib olsan küfrü verirler
Kayırmazlar küfre lâyık görürler
Emrullâha râzı olup dururlar
Teslîm alır seni Mâlik-i nîrân
Zevâl-i îmândan havf eyle amân
Bölük bölük oldu ashâb-ı îmân
Revîş-i küffârı tahsîn ederler
Görülmemiş böyle yaman bir zamân
Kafdan kafa bayrak açdı şeyâtîn
Şer ü şekâvetle doldu bevâtîn
Meydân aldı 'uryân oldu havâtîn
Böyle olmaz illâ îmândan 'uryân
Tâbi'-i Kur`ân’ı tahkîr ederler
Peyrev-i şeytânı tevkîr ederler
Ahkâm-ı Furkân'ı tağyîr ederler
İstirâhat etdi helelik şeytân
Frengâne deste deste gezerler
Bahr-i şehvet zevrakında yüzerler
Avrupa uslûbu gidiş düzerler
Ormân-ı küfürde olmuş kahramân
Şeyâtînin ululanmış ocağı
Kalblerine dolmuş küfür sıcağı
Boynuna dolanmış şeytân bacağı
Kızarmış gözleri küfrü firâvân
Nisâ ricâl birbirine karışmış
Bacı kardeş biribiriyle görüşmüş
Herkes istediği yerde buluşmuş
Yer yüzünü tutmuş siyâh bir duman
Gelininin sürmelemiş gözünü
Elvân çiçek nakışlamış kızını
Şenlendirmiş sinemanın yüzünü
La'net edekalmış başında şeytân
Çantalar kolunda gider pazara
Ahbâb olur mel'ûn ahlâk bozara
Hayâ gide yüzü gözü kızara
İstediği gibi ala bir meydân
Îmânı yok hevâsına dayanmış
Sever kâfirleri küfre boyanmış
Şehvet ile şekâveti uyanmış
Çenberlenmiş eder 'ısyân u tuğyân
Olanca İslâm'ı döndürmeyince
Îmânı vatandan göndermeyince
Çerâğ-ı Kur`ân’ı söndürmeyince
Ricâl-i teceddüd edemez devrân
Ehl-i îmân gözeleri bulanmış
Se'âdetin dükkânları talanmış
Diyânetin barutları sulanmış
Kemâl bulmuş bugün deryâ-yı küfrân
Kasr-ı İslâm binâsından sökülmüş
Semer taşı himlerine dökülmüş
Kâmet-i îmânın kaddi bükülmüş
Meğer ki Allah'dan erişe emân
Nice pîrler keyf keyfine gezerler
Dünyâ malı nerde anı sezerler
Gece gündüz dünyâsını düzerler
Nerde kaldı kalsın rızâ-yı Rahmân
Suladılar İstanbul'un yolunu
Fark etmezler kâfir islâm hâlini
Hiç sormazlar bir Allah'ın yolunu
Gayretullah elbet çıkar bî-gümân
Helâl harâm endîşesi kalmadı
O var mıdır harâm ile dolmadı
Bugünkü bu yüzler rengi solmadı
Şeytânı sevenler şeytâna şâyân
Elvân nakış nisâ seyr u sohbetde
Herkes sevdiğiyle olmuş ülfetde
Fırsatını bulmuş şeytân gayretde
İcrâ-yı şehvete verilmiş fermân
Bu zamân şeytâna parmak dişletdi
Şeytân ise dediğini işletdi
Mel'ûnlar da merkebini kışlatdı
Buldu meydân etdi îmânı talan
Arşdan ferşe kadar bu nûr-i İslâm
Tutmuşdu vermişdi 'âleme i'lâm
Îmân İslâm bize Allah'dan ikrâm
Beyân eylemişdi Hazret-i Kur`ân
Bu Dîn-i İslâm'dır bir mâh-i tâbân
Güneşden güzeldir envâr-ı îmân
Allah kelâmıdır Hazret-i Kur`ân
Kur`ân ile olur derdlere dermân
Kâmil îmân eğer sudûrda olsa
Şerî'at-i garrâ yerini bulsa
Başdan başa dünyâ kâfirle dolsa
Hiç mağlûb olur mu cündullah bir an
Bazı kez bozuldu ekser-i ashâb
Tez elden eyledi Hudâ şifâyab
Hikmet cilve eder ahbâba ahbâb
Nâsır benem dedi size ol Mennân
Me'ar-Rahmân olan mükedder olmaz
Me'aş-şeytân olan hiç necât bulmaz
Bu dünyâ fânîdir kimseye kalmaz
Kudret-i Hakk yarın kurar bir dîvân
Muhammed Lutfî'yi 'afv ede Hudâ
Doldura gönlüne envâr-ı hüdâ
Hakk yoluna olsun cânımız fedâ
Sever destânımı erbâb-ı 'irfân
Alvarlı Efe Hâce Muhammed Lutfî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî