Dergâh-ı Hakîkî

Büyük mürşidlerimizden Üsküdarlı Muhammed Nasûhî Hazretleri şöyle buyuruyor, "Tekkede sâkin olan pek çok, ama mürşidin gönlünde sâkin olan pek yok". Yani tekkede oturmak hüner değil, asıl hüner mürşidin gönlüne girmekdir. Neden? Dergah-ı hakîkî mürşidin kalbidir de ondan. Peki nasıl olacak bu iş? Mürşidin gönlüne nasıl girer bir insan? Mürşidin istediği gibi bir adam olmakla olur bu iş. O'nu râzı kılacak, hoşnûd edecek bir hâle bürünmekle yani ahlâkını düzeltmekle, edebini takınmakla olur. 

Bazı ahmaklar var, kerâmeti dergâhın binâsında, yapısında zannediyor, tekkenin şekline, kabuğuna, sûretine hürmet ediyorlar. Bilmiyorlar ki tekkeden maksad irşâddır, irşâd ise mürşide bağlıdır. İçinde mürşid olmayan bir tekke, isterse som altından yapılsın, isterse her tarafı mücevherlerle süslensin, harâbdır, perîşândır, yok hükmündedir. Şunu iyi bilesiniz ki, mürşid neredeyse dergâh oradadır. Kim ki hakîkî bir mürşidin kalbine girmeye muvaffak olur, işte o dervîş olur.