3 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Kibâr-ı meşâyihden bir zât mürîdine emretmiş, demiş ki, "Sen bu gece Yatsıyı kılma!". Dervîş, şeyhin bu emrinden fenâ hâlde rahatsız olmuş. Şeyhin emrini tutmamak olmaz ama namaz da Allah'ın emri, Hakk'ın emrini tutmamak hiç olmaz. Nasıl yapacak? Uzun uzun düşünmüş, taşınmış en sonunda şuna karar vermiş. Yatsının sünnetlerini kılmamış, yalnız farzını edâ etmiş. O gece rüyâsında Hazret-i Peygamber'i görmüş. Cenâb-ı Peygamber onu azarlayarak "Benim sünnetlerimi niçin terk eyledin!" diye hitâb etmiş. Sabah olunca dervîş doğru şeyhine gitmiş, rüyâsını haber vermiş. Şeyh demiş ki, "Farzı da terk etseydin, o zaman farzın sâhibi olan Allahu Zü'l-Celâl sana hitâb eder, seni O azarlardı" demiş. Sonra da şöyle buyurmuşlar, "Dervîş sudaki balık gibidir, sudan çıkmadıkça suda olduğunu idrâk edemez. Yani feyz-i ilâhî ve tecellî-i rabbânîye gark olmuş olan dervîş bu tecellî içinde iken kendisini fark ve temyîz edemez. Ancak bu dervîş gibi kenara çıkarsa, o zaman bilir kendisinin nasıl bir ummân-ı feyz ve tecellî içinde olduğunu".
Hazret'in buyurduğu hâl bir başka veliyullahın kıssasında karşımıza çıkıyor. Bunu da mürşid-i azîzimden dinlemişdim. Büyük velîlerden bir zâtın dervîşlerinden biri yıllarca mücâhede etmesine rağmen fütûhâta nâil olamadığını, hep yerinde saydığını düşünüyor ve çok üzülüyormuş. Onun kalbinden geçenleri keşf eden mürşidi, bir gün ona şu emri vermiş," Bu akşam namaz filan kılma, zikir filan da yapma, yat uyu" demiş. Dervîş, "şeyhin emrine karşı gelmek olmaz" diyerek Hazret'in dediği gibi yapmış, ne namaz kılmış o gece, ne de zikir yapmış, vurmuş kafayı yatmış. Gece rüyâsında ne görsün, Cenâb-ı Hakk kendisine hitâb ediyor, diyor ki, "Git şeyhine selâm söyle, ona de ki, bir daha benim kullarımı bana ibâdet etmekden men etmesin". Sabah olunca dervîş koşa koşa gitmiş, rüyâsını haber vermiş. Hazret-i Şeyh o kadar zevklenmiş, o kadar keyiflenmiş ki, yerlerde yuvarlanmış, döne döne bayram etmiş.
Efendi Hazretleri zikir meclislerini ziyâret eden melekler hakkındaki hadîs-i şerîfi îzâh ederken buyurdular ki :
Cenâb-ı Hakk'ın bazı seyyar melekleri vardır, bunlar kâinâtı dolaşırlar, nerede bir zikir meclisi görürlerse, o meclisde toplanırlar. Ve birbirlerini çağırırlar, "helümmû, helümmû, geliniz geliniz buraya" diye. O âşıklarla Hakk'ın arasındaki bulunan muhabbetullahı görürler ama o aşk, o, bir sırdır, kimse tarafından keşf olunmaz, Hakk ile kul bilir onu. Allah bilir dervîşlerin hâlini, Allah bilir âşıkların hâlini, Allah bilir sâlihlerin hâlini, Allah bilir sâdıkların hâlini. Hâllendin mi?