Dervîşleri Hor Gören Ulemâ

21 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Ulema
Müslümanlar arasındaki ihtilaflardan biri de, medrese ile tekke yani ulemâ ile sôfiyye arasındaki ihtilafdır. Kökü çok eskilere uzanan bu ihtilaflar hakkında Muzaffer Efendi Hazretlerinin bir sohbetini daha önce burada yayınlamışdık. "Tekke ile Medrese Arasındaki İhtilaf Nasıl Ortaya Çıkdı?" başlığıyla yayınladığımız o sohbetde de bahsedildiği gibi, bir kısım ulemâ, dervîşlerin zikrine, devrânına, sema'ına öteden beri hep itiraz edegelmişler ve sôfîlerin devamlı aleyhinde bulunmuşlardır. İşin en acâib tarafı, bu aleyhdarlığın tekkeler kapandıkdan sonra da devâm etmesidir. Buna bir misâl olarak Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin şu hâtırasını nakledeceğiz. Buyurmuşlardı ki :
Bursa'da dervîşleri yakalamışlar, mahkemeye sevketmişler. Hâkim de benim arkadaşım, tanışıyoruz. Hâkim, müftüyü çağırmış. "Dervîşleri nasıl tanırız, nasıl biliriz?" diye sormuş. Halbuki hâkim de dervîş, arkadaşım benim. Müftü Efendi, "Dervîşler lâ ilâhe illallah derler, dervîşleri ondan biliriz" demesin mi! Müftünün verdiği cevap bu. Sonra ben de hâkime dedim ki, "Müftüyü çağır, müslüman mısın diye sor. Elhamdülillah müslümanım diyecek. Senin müslüman olduğunu nasıl bilirim diye sor. Herif çıkarıp da sünnetli yerini gösterecek değil ya, lâ ilâhe illallah diyecek. Mâdem sen de lâ ilâhe illallah diyorsun öyleyse seni de içeri atmam lâzım de. Belki hatâsını anlar, aklı başına gelir".
Bütün mü'minler lâ ilâhe illallah diyorlar. Dervîşler biraz fazla söylüyorlarmış. Eee, ne olmuş, fazla söylesinler. İnsan sevdiği kimsenin ismini çok zikreder. Meselâ sen bir kıza âşık olsan, onu herkesin beğenmesini istersin, onun medh ü senâsını işittiğin vakit dört köşe olursun. Allah'ı seven adam da Allah'ın zikredildiğini işittiği vakit memnûn olur. Kendi de zikreder, zikredeni işittiği vakit de kendisinde bir aşk ve neşe peydâ olur. Allah'ı sevmek ayıp mıdır yani?
Bak, seni bir katre menîden halk etmiş, ana rahmine indirmiş, orada kudret fırçasıyla, hayız kanıyla yoğurmuş. Bak, ana rahmine bir katre menî olarak indirmiş. Sonra orada, "هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ hüvellezî yusavviriküm fil erhâmi keyfe yeşâ", hayız kanıyla, kudret fırçasıyla yoğurmuş, seni şekl-i insâna koymuş. Sonra göz vermiş göstermiş. Göstermiş ama aklın olmasa görmekden bir fayda temin edemezsin, öküz gibi bakarsın etrâfa. Akıl lâzım. Öküzün bile, bir müddet için aklı bir şeye erer. Meselâ samanla yeşil otu ayırabilir. Ama Kayserili öküze kazık atmış. Öküzün gözüne yeşil gözlük takmış, sarı ot koymuş, zavallı öküz, kuru otu tâze ot diye yemiş. Kedi kuru ekmek yemezmiş, Kayserili kedinin burnuna tereyağ sürmüş, zavallı kedi hep tereyağı kokusu aldığı için, kuru ekmeği tereyağlı zannedip iştahla yiyiyormuş. 
Dînin îmânın var ise hor görmegil dervîşleri
Cümle 'âlem müştâk durur görmekliğe dervîşleri
Ay u güneş müştâk durur dervîşlerin sohbetine
Firişteler tesbîh okur zikir ider dervîşleri
Tersâlar tapuya gelür hükm ısları zebûn olur
Dağlar taşlar secde kılar göriceğez dervîşleri
Ol fahr-i 'âlem Mustafâ ol ma'den-i sıdk u safâ
İster isen andan vefâ incitmegil dervîşleri

www.muzafferozak.com
Listeye geri dön