24 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük Allah dostu ve mürşid-i kâmil, Nizamoğlu Seyyid Seyfullah Hazretlerinin mürîdliğin şartlarını ve gerçek mürîdlerin sıfatlarını beyân ettiği bu kıymetli manzûmeyi, beytlerin altında göreceğiniz kısa açıklamalarla birlikte yayınladık. Umarız ki istifâde edersiniz.
GERÇEK MÜRÎDLERİN YİRMİ SIFATI
Gerek erkek ola gerek dişiler
Yirmi türlü fi'l olursa sizde
Mürîd oldu deriz sizleri biz de
Bir mürşide bende oldum diyen kimseler ister erkek olsun ister kadın olsun eğer şu yirmi vasfı taşıyorlarsa bunlar gerçek mürîd ve gerçek dervîş kabûl edilir. Yoksa adını dervîşe çıkarmış bir mukallidden başka bir şey değildir.
Birisi tövbe vü telkîndir anın
Ki tövbe ile tâ kurtula cânın
Bunlardan birincisi tövbe ve telkîndir. Tövbe etmeden tarîkata girilmez, tövbe etmeyen ve günâhında ısrâr eden kişi dervîş olamaz. Tövbe de tek başına yetmez, tövbesini mürşidin huzûrunda alenî olarak yaparak başda şeyhi olmak üzere o yoldaki ihvânın önünde tövbesinde sâbit olacağına ve kendisine verilen vazîfeleri hakkıyla yapacağına söz vermesi gerekir.
İkinci zühd ü takvâ ile âmil
Olanlar oldu dervîşlikde kâmil
Zühd ü takvâ ile amel etmekden maksad azîmet yolunu tutmakdır. Namazı farzından kılıp bitireyim diyenler dervîş olamaz. Dervîş, ibâdeti angarya gibi değil severek yapan kişidir. Farzlarla yetinmeyip nevâfil ile de meşgûl olmasının sebebi de budur zîrâ Allah'a yaklaşmanın yolu budur. Dervîş, Allah'ın emirlerine uymakla ve yasaklarınan kaçmakla kalmaz, Allah'ın hoşnûd olduğu her işe baş koyar, kullarına ve bütün mahlûkata hizmeti de bir görev bilir.
Ki ya'nî mâl ü mansıbda ne kim var
Kamu evlâda mîrâs ede ey yâr
Dervîş olmak isteyen mal-mülk, makam-mevki muhabbetini de terketmelidir. Mürşid, bazen dervîş olmak isteyen kişiye bunları dağıtmasını da söyleyebilir.
Üçüncüsü mücerred olagör var
Ayân ola sana şol gizli esrâr
Mürşidler, kendilerine bende olmak isteyenlere, eğer evli değillerse, bir müddet evlenmemelerini tavsiye ederler. Çünkü bekârlık seyr-i sülûku kolaylaştırır. Ev-bark-çoluk-çocuk tasası mübtedî dervîşin kalbini meşgûl eder. Seyr-i sülûkün zorlu kısmı atlatıldığında evlenmekde mahzur yokdur.
Muhabbet eyleme ehl ü 'ıyâle
Düşürmeye seni özge hayâle
Evli olarak mürşide gelenler ise çoluk-çocuk ve kadın muhabbetini terk etmeli, bunların kendisini Allah yolundan ayırmasına izin vermemelidir.
Budur dördüncü olma ehl-i bid'at
Olagör ehl-i sünnet ve’l-cemâ'at
Dervîş, gerek akâidde gerek amelde ehl-i sünnet çizgisinden ayrılmamalı. Birtakım yoldan çıkmışların bid'at ve âdetlerine kapılmamalı.
Beşinci ehl-i takvâdan olagör
Harâm yeme ki gönlün olmaya kör
Dervîş, her türlü haramlardan ve bilhassa haram lokmadan son derece kaçınmalı zîrâ haram yemek kalbi karartır ve ilâhî rahmetin kalbe nüzûlüne mâni' olur. Haram yiyen bir kimse ibâdet edemez, etse de ibâdetinden zevk ve feyz alamaz.
Ne kim vâr ise sünnetle ferâiz
Riâyetle salâtın ola câiz
Dervîş, farzları ve sünnetleri eksiksiz yapmalı ki ilerleyebilsin, ma'nen terakkî edebilsin.
Sabırdır bilmiş ol altıncı menzil
Sabır etmekdedir ne vâr ise bil
Bütün zaferler sabırla elde edilir. Dervîşe de nefs ile yaptığı cihâdda en çok lâzım olan sabırdır.
Sabır kıl zahmet ile bu cihânda
Se'âdetler bulasın o cihânda
Dünyâ âhiretin tarlasıdır. Burada sabırla mücâhede edenler âhiretde bu sabrın meyvesini yerler.
Eğer tevhîd eğer evrâd ibâdet
Ne kim şeyhin dedi eyle itâ'at
Tarîkatın en mühim edeblerinden biri şeyhe itâ'atdır. Mürşid ne vazîfe verirse hiç itiraz etmeden yapmak lâzımdır. Dervîşlik, teslîmiyyetdir. Teslîmiyyetin ilk mertebesi de mürşide teslîmiyyetdir.
Yedinci cehd gerek geldikçe elden
Koma rûz u şeb tevhîdi dilden
Dervîş, gayreti elden bırakmamalı ve tevhîdi çok zikretmelidir.
Ki nefs ü şeytân ana etmeye iş
Dervîş, madem ki nefs ile cihâda niyet etmişdir, cesâretki olmalıdır. Nefsin ve şeytânın hilelerine ve türlü türlü saldırılarından korkmamalıdır.
Yolu üstünde vardır bin harâmî
Bahâdırlık gerek dürür tamâmî
Allah'a giden yolda nice yol kesen şeytanlar ve insan şeytanları vardır. Dervîş, bunlara karşı cesûr olmalı, Allah'a güvenip yılmadan mücâhedesine devam etmelidir.
Douzuncu bahîl olmaya zinhâr
Ede cânın tarîk-i Hakk'a îsâr
Onuncusu sehâvetdir sehâvet
Sehâvetden bulunur hep se'âdet
Dervîşlikde cimrilik olmaz. Nasıl olsun ki, dervîş cânını Allah yolunda fedâ etmeye niyet etmiş kişidir. Cânını fedâya hazır olan parada-pulda, malda-mülkde cimrilik yapar mı?
Gerekdir on birinci iftirâdan
Be-gâyet ihtirâz ede yalandan
Her hangi bir müslümana bile yalan söylemek yakışmaz. Nerede kaldı ki dervîşe. Dervîş yalan söylemek şöyle dursun her doğruyu da söylemez. Dervîş, az konuşur, çok dinler, çok tefekkür eder.
On ikincisi bilmek ilm-i bâtın
Ki yani kendinin bilmek sıfâtın
Nazar ede gönül âyinesine
Ki vâkıf ola dil gencinesine
Dervîş, nefsin sıfatlarını ve hîlelerini bilecek kadar tasavvuf ilmine de vâkıf olmalıdır. Riyâ nedir, ihlâs nedir, ucub nedir, hased nedir, nefs-i emmâre nedir, nefs-i levvâme nedir bilmeli ki kendi hâlini buna göre çekip çevirsin.
On üçüncü niyâz ehli olagör
Yüzünü şeyh önünde yerlere sür
Dervîş, şeyhine hürmetkâr ve hizmetkâr olmalıdır.
Gerekdir sana on dördüncü ey yâr
Gönül şehrinde hiç kalmaya ağyâr
Dervîş, gönlünden hubb-i sivâyı çıkarmalı yani Allah'dan başka ne varsa kalbinden söküp atmalıdır.
Yürü var on beşinc’olur melâmet
Seni zemm etseler çekme melâlet
Cihân halkı eğer düşmân olursa
Eger dost olmağa âlem gelirse
Ne semir ne arıkla sen bu hâle
Yürü sen gönlünü vasl et visâle
Dervîş, kimsenin kınamasına aldırmaz da, üzülmez de. Zâten kendi nefsini en çok kendisi kınar. Bütün dünyâ ona düşmân olsa da derd etmez, bütün âlem ona dost olsa da sevinmez ve avunmaz. Dervîş için mühim olan Allah'ın hoşnudluğu ve maazallah Allah'ın kınamasıdır.
On altıncısı şeyhe olma inkâr
Ki zîrâ vermis oldun evvel ikrâr
Bu inkâr ile îmânsız gidersin
Cemî'-i tâ'atin hep mahv edersin
Dervîş, bir gün gelip de şeyhini beğenmez olursa emekleri boşa gider, üstelik sonu da iyi olmaz. Kâmil bir mürşidin elini tutan o eli hiç bırakmamalı, ilerleyip kemale geldiğini düşünerek şeyhine karşı bir edebsizlik yapmamalı, hürmetde kusûr etmemelidir.
Edebdir on yedincisini anla
Edeb bâbını benden yahşî dinle
Kaçan şeyh huzûruna varasın
Habîbullah'ı şeyhinle bilesin
Dervîş, şeyhinin meclisine girdiğinde Resûlullah'ı şeyhi ile berâber bilmelidir ve hürmetini ona göre yapmalıdır.
Ana ta'zîm ü tekrîm eylemekde
Edeble söyle sözü söyledikde
Dervîş, şeyhin huzûrunda son derece hürmetkâr olmalı, mümkünse diz üstü oturmalı, değilse ellerini ayaklarını toplayıp boynunu öne eğip oturmalı, izinsiz konuşmamalı, şeyh izin verirse, alçak sesle, az ve öz konuşmalıdır. Lüzumsuz, mâlâyani sözler söylememeli, şaka yapmamalı, kahkaha atmamalıdır.
Budur on sekizinc’olma tekebbür
Tekebbürlük seni Hakk’dan eder dûr
Dervîş, kendisini herkesden hakîr görmeli, kimseye karşı böbürlenmemelidir. Kibir şeytan sıfatıdır, kişi Allah'dan uzaklaştırır.
Budur on dokuzuncu ey birâder
Ki şeyh ile dolupdur göre her yer
Kamu halvetde şeyhin göre hâzır
Ki her hâlde bile kendüye nâzır
Dervîşliğin şartlarından biri de râbıtadır. Râbıta şeyhi hep yanında bilmek ve dâimâ şeyhinin murâkabesinde olduğunu düşünmekdir. Râbıtadan maksad mübtedî dervîşin her yerde ve her hâlde edebe riâyet etmesini sağlamakdır. Bu hâl gide gide dervîşi ihsân makâmına yükseltir yani nerede olursa olsun, ne yaparsa yapsın Allah'ın kendisini gördüğünü, hâl ve harekâtını bildiğini, hattâ kalbinden geçenleri de murâkabe ettiğini bilmek ve hissetmekdir.
Yirminci diyem ben dinle gözsüz
Edesin kendini Allah’a tefvîz
Tıpkı gözü görmeyen bir kimsenin kendisini ve işlerini gören bir kişiye teslîm edip rahat etmesi gibi dervîşe de düşen bütün işlerini Allah'a ısmarlamakdır.
Rızâ-yı Hakk'a râzî ol yürü var
Gerek cennet yerin olsun gerek nâr
Dervîşliğin kemâli Hakk rızâsına ermekdir. Hakk'ın rızâsına ermek için önce kul Allah'dan râzı olmalıdır. Yaptığı ibâdet ve hizmetleri cennet arzusu ile veya cehennem korkusu ile yapmamalı, tek maksadı Allah rızâsı olmalıdır. Dünyevî bir menfaat için yapılan hizmetler boşa gider. Post kapmak için yapılan dervîşlik de boşa çekilen bir zahmetdir.
Eger Seyyid Nizâmoğlu aradan
Çıkarsan bilinir ol vakt Yaradan
Dervîşlikden maksad, Allah'a vuslatdır. Buna maksad-ı a'lâ denir. Bu maksada ermenin yolu nefsin boynunu vurmak, benliği yok etmek, Hakk'da bilkülliye fânî olmakdır. "Sen çıkarsan aradan, kalır seni yaradan" buyrulmasının hikmeti de budur.
Nizamoğlu Seyyid Seyullah
Kuddise Sırruh