Dervîşlik ve Seyr u Sülûk

18 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir radyo sohbetinde dervîşlik ve seyr u sülûk hakkında sorulan bir soru üzerine buyurdular ki :

Sâlik yani tâlib olan kimse, Hakk yoluna, Allah yoluna tâlib olan kimse ve kendinin insanlığını öğrenip, Hakk ile ünsiyyet etmek isteyen kimse, bir mürşide teslîm olduğu vakitde, ona üç şey teklîf edilir. Yalan söyleme, elinle koymadığın şeyi alma ve kötülük yapma, gayr-ı meşrû cinsî münâsebetde bulunma. Tarîkat, küllü'l-âdâbdır, hepsi âdâbdır, edeb ve âdâb. Onun için bunu üç kelimeyle bağlamışlar : Edeb Yâ Hû. Edeb.
Edebin baş harfi "elif"dir, eline, ona işâret. Edebin "dal"ı diline. Edebin "be" harfi, son harfi de "be"dir, beline. Yani gayr-i meşrû yerlere gitmeyeceksin, kendine sâhib olacaksın. Bunu, bu direktifi alır dervîş, nasıl ki bir doktor hastasının hastalığını tedâvî etmek için bakıp ona göre ilaç verdiği gibi, şeyhi de ona Allah'ın esmâlarından esmâ verir.
Dervîşlik tembellik değildir, başıboş yaşamak da değildir. Dışı halkla, içi Hakk'la olmakdır. 
Dervîş, şeyhinin söylemiş olduğu direktifi, hastanın doktorun direktifine uyarak aldığı ilaçlar gibi, şeyhinin vermiş olduğu esmâya devâm ederse, o esmânın esrârı kendisinde zuhûra gelir. Meselâ gadablı bir adama şeyhi "Yâ Halîm" esmâsı verir. Yâhud "Yâ Rahmân" esmâsını verir. Bunun evveli de tevhîddir ki tevhîd, bir kılıç gibidir. İşte o vakit dervîş, hemen sınıfını geçer. Yani eğer şeyhinin dediğini tutarsa sınıfı geçer, derecesi yükselir. Hasta bir adam, doktorun tavsiyelerine tamâmen riâyet etdiği takdirde nasıl şifâ bulduysa, o şekilde. O vakit kendisine ma'nâ gösterilir. Çünkü artık Allah'la irtibat temin etmişdir. Nefs-i emmâreden geçmek için göreceği rüyalar mavi renkde olur, çünkü tevhîdin rengi mavidir. Ve bir takım ağaçlar görür ki bu nefs-i emmâresinden geçmişdir ve nefs-i levvâmeye dönmüşdür. Ağaçlık yerler, ormanlar görür. Zâten şeyh efendi hastasının üzerindeki tedâvînin tesirini görmekdedir. Sâlik gördüğü rüyâyı şeyhine anlatırsa, ki anlatması da lâzımdır, başkasına da söyleyemez, esmâsı değiştirilir ve maneviyyatda derecâtı yükselir. Zâten yedi derecedir, yedi sınıfdır. En ekal üç sene, en fazla on iki senedir. Her derecâtda rüya ile şeyhi onun esmâsını değiştirerek vâsıl-ı ilallah eder. 
Bu mühim bir bahisdir, böyle on dakîkada, on beş dakîkada söylenecek, anlatılacak gibi değil. Ama ancak bu kadar söyleyebildik. 
Rüyâ meselesine gelince. "Rüyâ nedir?" diye sorulursa, madde yokdur, göz yokdur, gören nedir ve görülen nedir? Öyleyse gösteren var rüyâyı. Netekim de, cümle enbiyâya vahiy evvelâ rüyâ ile başlamışdır. İbrâhim Peygamber'in, Mûsâ Peygamber'in gördüğü rüyâlar, bunlar da hepsi Kur`ân'da ve diğer kütüb-i semâviyyede mukayyeddir. 
Bunları böyle derece derece anlatmak isterdik ama vaktimiz tamam oldu zannediyorum.
Gel ey nefs esîri olan âdemî
Becid sa'y-i 'aşk et geçirme demi
Olar kim bu dünyâda âzâd olur
Devâm üzre uhrâda olar şâd olur
Kuyûdât-i şehevât-i nefsin seni
Gözün aç idipdür çü bend-i kavî
Mukayyedsin ammâ değilsin habîr
Bul imdi idüp sa'yi bir destigîr
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön