18 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Zikir, lugatçe ma'nâsı, hatırlamakdır ama dervîşlikde zikrin ma'nâsı, kişi neyi severse onu dâimâ zikreder, söyler, lisânına vird eder ve sevdiğinin zikredilmesini ister. Aşk-ı mecâzîde bile böyle, aşk-ı hakîkî değil, aşk-ı mecâzîde. Bir kızı sevse bir delikanlı, o kızı her tarafda söyler ve o kızın söylenmesini ister her tarafda. Kulağıyla da işitmek ister onu. Ve zikretmekle hem unutana hatırlatır, başka unutanlara hatırlatır, hem de zikredilmekle kulak zevkini alır. Ve gözüyle görür, lisânıyla söyler, kulağıyla zikri dinlemekle zevklenir. Zikir, bu.
Sonra, hiç bir şey yokdur ki kâinâtda, Kur`ân-ı Kerîm'in beyânına göre, hiç bir şey yokdur ki kâinâtda, Allah'ı zikretmesin. Her şey Allah'ı zikrediyor. Yani topraklar, taşlar, ağaçlar, yapraklar, insanlar, her şey her şey. Kâfir de Allah'ı zikreder ama farkında değildir zikrinin. Allah'ı zikretmeyen yokdur.
Dervîşin her nefesi zikirdir ve her nefesi son nefesidir, her nefesi zikirdir, kendi başına da olsa. Yani hiç Hakk'ı unutmaz. Dedik ya, lugaten ma'nâsı tezekkürdür, hatırlamakdır, burada, Allah'ı hiç unutmaz. Çünkü en büyük kötülük Allah'ı unutmakdan gelir. Allah'ı hiç unutmaz. Zikir demek o demek. Yalnız "lâilâheillallah lâilâheillallah lâilâheillallah" diyerek zikretmek, bu, elfâzî zikirdir bu. Bu dille yapılan zikirdir. Elfâzî zikir. Katiyyen Allah'ı unutmaz. Zikir denildiği vakitde, o, gece-gündüz sabah-akşam dâimâ Allahu Teâlâ Hazretlerini hatırdan çıkarmaz. Ki mühim olan da budur. Yoksa beş vakit namaz, salâtü'l-hams, beş vakit namaz, "وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ ve le zikrullahi ekber", ondan daha büyük zikir olmaz, namazdan gayrı. Ama o nedir, o, gelip geçicidir. Vakitlere bağlıdır. "إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا inne's-salâte kânet 'ale'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ". Ama zikrullahda vakit yokdur, tahâret yokdur, yer yokdur. Her tarafda Allah'ı zikreder.