Deveyi Yeden Küstah Fare
22 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Mesnevî-i Şerîf'deki hikâyelerden biridir :
Bir fare bir deve ile yolculuğa çıkmış. Fare bir fırsatını bulup devenin yularını eline almış ve devenin önünde kurumla yürümeye başlamış. Deve ise tabiatındaki mülâyimlik ve hilmiyyet sebebiyle hiç sesini çıkarmamış. Fare koskoca devenin yularını elinde tutup deveyi peşinden yürüttüğü için gururlandıkça gururlanmış. Derken bir suyun kenarına gelmişler. Fare suyu görünce kalakalmış zîrâ bir adım atsa boğulacakmış. O zamana kadar susup sabreden deve, fareye şöyle demiş :
Ey yol arkadaşım, niye duraladın ki? Sen bana rehberlik yapıyorsun ya, erkek gibi suya ayağını atsana!
Fare mazeretini şöyle ifâde etmiş :
Bu su çok derin ve pek büyük, boğulmakdan korkuyorum.
Deve haddini bilmeyene fareye şöyle demiş :
Öyleyse bir daha küstahlık etme de kendin gibi fârelerle boy ölçüş!
Hazret-i Mevlânâ'nın bu hikâyesinde nice nükteler vardır. Bazılarını zikredelim :
- Deve âlimin, fare câhilin sembolüdür. Bazı câhiller, âlimlerin çoğu zaman tevâzu' edip ses çıkarmamalarından istifâde ederek meydanı boş zanneder ve hiç bilmedikleri mevzularda atıp tutarlar. Ne zaman ki kulakdan dolma bilgilerle halledilmesi mümkün olmayan ciddi bir mes'ele ortaya çıkar, o zaman bu zavallıların cehâleti ortaya çıkar.
- Deve hüner ve ehliyet sâhibi insanların, fare ise kifâyetsiz ve muhteris insanların sembolüdür. Kifâyetsiz kişilerin bir çoğu kendi aczinin ve noksânının farkında değildir. Hırs, bunların gözlerini kör etmişdir. Bu yüzden bunlardaki hırs hak etmedikleri mevkilere geçme ve baş olma sevdâsı olarak tezâhür eder. Bu muhterislerin kifâyetsizlikleri, başa çıkamayacakları bir mes'ele ortaya çıktığı anda hemen belli olur.
- Deve aklın ve rûhun, fare ise nefsin ve hevânın remzidir. Eğer nefs ve hevâ akıl ve rûha hâkim olursa insan, eceli gelip de ölüm deryâsının kıyısına gelince, yaptığına pişmân olur ama o gün pişmânlık fayda vermez ve insan büyük bir hüsrâna uğrar.
- Deve îmânlı, ihlaslı, samîmî müslümanların, fare ise ilmi ile âmil olmayan, şöhret tutkunu hocaların ve irşâda ehil olmayan sahtekâr mürşidlerin remzidir. Yarın yevm-i kıyâmetde sırat köprüsü kurulduğunda sahtekâr hocalar ve hîlekâr mürşidler cehenneme yuvarlanırken, onların sahtekârlığından haberi olmayan saf ve samîmî müslümanlar sıratı geçip cennete dâhil olacaklardır.
Kişi kendi noksânını bilmek gibi irfân olmaz.
Listeye geri dön