Dil ve Mecaz
22 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Mecaz, asıl ma'nâsından başka bir ma'nâya işâret eden söz demekdir. Şu işe bakın ki, mecaz kelimesi bile bir mecazdır. Çünkü kelimenin aslı, "bir yeri yürümek sûretiyle geçmek, yol katetmek" ma'nâsına gelen cevâzdır.
Dil demek, mecaz demekdir. Mecazsız dil olmaz. Bir dilin mecazlarını bilmeyen kimse, o dili biliyor sayılmaz. Mecaz, dilin zenginliğidir. Mecazsız bir dil, kupkurudur, lezzetsizdir, fakîrdir. Mecaz aynı zamanda düşünceyi de geliştirir, hayal gücünü de arttırır. Mecaz, akla derinlik, zekâya kıvraklık verir.
Türkçemiz mecazlarla doludur. Dilimizin zenginliği büyük ölçüde mecazlarının zenginliğinden gelir. Farkında olmasak da hepimiz bu mecazları sık sık kullanırız. Meselâ üşüdüm demek yerine dondum deriz. Sıcakdan bunaldım demek yerine yandım deriz. Başımıza kötü bir iş geldiğini ifâde etmek için, bittim, yandım, hapı yuttum, ayvayı yedim deriz. Yanmak misâlinde olduğu gibi aynı kelimeyi iki ya da daha fazla mecâzî anlamda kullandığımız da olur.
Edebiyatımız bâhusûs Türk Şiiri mecazlar üstüne kuruludur. Mecazları öğrenmeden edebî metinleri doğru dürüst anlayamayız. Anlayamadığımız için de onların lezzetine varamayız, tadını çıkaramayız. Yeni neslin Türk Edebiyatına ve Türk Şiirine uzak durmasının en önemli sebeblerinden biri de budur.
Meselâ Yûnus Emre'nin şu mısralarında kaç tâne mecaz birden vardır :
Ben yürürem yâne yâne
Aşk boyadı beni kâne
Ne âkilem ne dîvâne
Gel gör beni aşk neyledi
Dikkat ederseniz, yürümek de, yanmak da, boyamak da, kan da hep mecâzî ma'nâda kullanılmışdır. Bunların ne ifâde etdiğini bilmeyen, bu şiiri nasıl anlayabilir ki?
Listeye geri dön