1 Ocak 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Dilâ hâlât-ı vaslı hemdem-i cânân olandan sor
Tehassür âteşin pervâne-veş sûzân olandan sor
Seher zevkin ne bilsin huftegân-ı pister-i gaflet
Fuyûzât-ı sabâhı hasta-i hicrân olandan sor
Edâ-yı nâz-ı dildârı dilâ nâlân olandan sor
Cefâ-yı derd-i ağyârı çekip giryân olandan sor
Niçin sahrâlara düşmüş aceb Leylâ ile Mecnûn
Düşüp Hayder gibi aşka yanıp pür-nûr olandan sor
Vücûd-i "allemel esmâ"yı bilmekse maksûdun
Bulup bir hâl ehli kâmil mürşid-i irfân olandan sor
Kuddise Sırruh
LUGATÇE
Hâlât-ı vasl : Sevgiliye kavuşma hâlinde hissedilenler
Hemdem-i cânân : Sevgiliyle beraber olan
Tehassür : Hasret
Pervâne-veş : Pervâne gibi, pervâne ateşe atılan hayâlî bir mahlûkdur...
Sûzân : Yanan
Huftegân-ı pister-i gaflet : Gaflet yatağında uyuyanlar yani Allah'dan gâfil olanlar demekdir...
Fuyûzât-ı sabâh : Sabâh vaktindeki feyzler
Hasta-i hicrân : Ayrılık acısıyla yanan, burada Allah aşkı ile zikrederek sabahlayan demekdir...
Edâ-yı nâz-ı dildâr : Sevgilinin naz edişini
Nâlân : İnleyen yani sevgilinin hasreti ile inleyen
Cefâ-yı derd-i ağyâr : Ağyârın eziyetinin sebeb olduğu derd
Giryân : Ağlayan
Pür-nûr : Aşk ateşiyle yanıp ışıl ışıl parlayan
Vücûd-i allemel esmâ : Bu tabir ile Cenâb-ı Hakk kasdedilmişdir...
Maksûd : Gâye
ÎZÂH
Dilâ hâlât-ı vaslı hemdem-i cânân olandan sor
Tehassür âteşin pervâne-veş sûzân olandan sor
Allah'a vuslatın nasıl olacağını Hakk'a vâsıl olanlardan yani ehlullah hazeratından sormalısın. Allah aşkını da Allah aşkı ile yanıp nefsini mahv edenlerden sormalısın...Pervâne nasıl ateşe atılıp kendisini yok ediyorsa âşıklar da "fenâfillah"a varıncaya kadar yanar tutuşurlar.
Seher zevkin ne bilsin huftegân-ı pister-i gaflet
Fuyûzât-ı sabâhı hasta-i hicrân olandan sor
Nasıl ki âşıklar buluşmak için tenhâlara gider, Allah'a âşık olanlar da seher vakti el-ayak çekildiğinde zikrullahdan büyük zevk alırlar. Hakk'dan Gâfil olanlar, bu zevki bilemez.
Edâ-yı nâz-ı dildârı dilâ nâlân olandan sor
Cefâ-yı derd-i ağyârı çekip giryân olandan sor
Aşk-ı ilâhî ile yananlar Cenâb-ı Hakk'dan gelen belâları sevgilinin nâzı olarak kabûl eder, şikâyet etmez. İnler ama bu inleme şikâyet inlemesi değil bir niyâz yani yalvarma-yakarma inlemesidir. Halkdan gelen eziyetleri de "aşk-ı ilâhî"nin bir tezâhürü ve hattâ bedeli olarak kabûl eder, canı yansa da tabii karşılar, isyân etmez.
Niçin sahrâlara düşmüş aceb Leylâ ile Mecnûn
Düşüp Hayder gibi aşka yanıp pür-nûr olandan sor
Aşka düşenlerin kendilerinden geçmelerinin sebebini, gerçek Hak âşıklarından sormalısın zîrâ onlar aşk ile yanıp pırıl-pırıl parlayan bir nûra dönmüşlerdir, o nûr ile etrâfı da aydınlatırlar.
Vücûd-i "allemel esmâ"yı bilmekse maksûdun
Bulup bir hâl ehli kâmil mürşid-i irfân olandan sor
Maksadın Allah'ı bilmek ve "marifetullah"a ermekse o mertebeye ermiş olan hâl ehli kâmil bir mürşid bulup ondan sormalısın. Yoksa isimlerde kalırsın da müsemmâyı bulamazsın.
NAĞME-İ AŞK