Dile Gelmeyen İlim

6 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

İlim
Hazret-i Mevlânâ, bir gün bendegânından birisine şöyle demiş  :
Eğer sana "Mevlânâ kimdir?" diye soracak olurlarsa, görmediğini ve işitmediğini söyle. 
Hazret-i Mevlânâ bu sözüyle, bir uluyu baş gözüyle görmenin, baş kulağıyla dinlemenin, onu tanımak ve anlamak için yeterli olmayacağını, bir veliyullahın âhvâlini sözlerle ifâde etmenin mümkün olmadığını, onun hâlini anlamak için, onun gibi olmak gerekdiğini ifâde etmişlerdir. Yani ricâlullahı tanımak için ilme'l-yakîn ve ayne'l-yakîn dereceleri yetmez hakka'l-yakîn derecesinde bilmek gerekir. Hazret-i Mevlânâ'nın bu hususda diğer bir misâli de şudur. Buyurmuşlardır ki :
Bir fırın emeği yemek, on fırın ekmeği çiğneyip dökmekden daha zordur. Zâhir âlimleri mevcûd ilimleri çiğneyip çiğneyip dökerler. Eğer dökmeyip yutsalardı, çiğnemek zahmetinden de kurtulurlardı ve susmayı sanat edinirlerdi.
Burada da yine, ilmin hakka'l-yakîn derecesine işâret vardır. İlme'l-yakîn ve ayne'l-yakîn mertebelerinde söylenecek laf çokdur. O yüzden âlimler habire kitaplar ve risâleler yazmışlar, bildiklerini sözle anlatmaya çalışmışlar, cedel ve münâkaşalar yaparak haklı olduklarını isbâta çalışmışlardır. Halbuki hakka'l-yakîne erişince söylenecek söz kalmaz. Balın tadını ya da gülün kokusunu sözle tarif etmek mümkün müdür? Hacca giden bir kimse Kabe'yi, Arafat'ı ve oralarda yapdıklarını ne kadar anlatırsa anlatsın, haccın lezzetini lisana getirebilir mi?

Hâkim Senâî Hazretleri son demlerinde hep bir şeyler mırıldanırmış, bendegânı acabâ ne söylüyor diye, kulaklarını onun mübârek dudaklarına götürmüşler, şu meâlde bir beyt okuduğunu duymuşlar : "Mâdem sözde ma'nâ yok ma'nâda da söz / Öyleyse ben de döndüm sözümden".

Bilen söylemez söyleyen bilmez
Listeye geri dön