19 Eylül 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir kabristana uğradığımız zaman, orada yatan emvât-ı müslimîne, üç salavât, üç ihlâs, bir Fâtiha okuyup, bir gün bizim de oraya varacağımızı hatırlayarak, bağışlamalıyız. Belki orada yatanlardan kabir azâbı görenlerin azâbları kaldırılır. Belki okunan salavât ve sûreler, bu azâbların nimete tebdîl olmasına sebeb olur.Efendi Hazretleri bu nasîhatından sonra asr-ı saâdetden şu misâli verirlerdi :
Bir gün Resûl aleyhisselâm bir kabristandan geçerlerken, bir kabrin başında durup uzun uzadıya ağladılar. Yanında bulunan ashâbı sordular, "Yâ Resûlallah, neden ağlıyorsunuz? Bir âyet mi nâzil oldu ki onun tesirinden muzdarib oldunuz?". Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdular ki, "Hayır, âyet nâzil olmadı fakat burada yatan kişi kabir azâbına dûçâr olmuş, dehşetli bir azâb görüyor, ona acıyarak ağlıyorum. Diğer ümmetlerim de böyle olurlarsa hâlleri nice olur?". Sonra oradan geçip gittiler. Dönüşlerinde Resûl-i Ekrem Efendimiz aynı kabrin önünde durup tebessüm buyurdular. Aynı sahâbe yine sordular, "Yâ Resûlallah, saha önce bu kabirdeki kişi için ağlıyordunuz, şimdi ise tebessüm buyurdunuz. Bunun sebeb-i hikmeti nedir?". Efendimiz aleyhisselâm buyurdular ki, "Cebrâil bana gelip, şöyle haber verdi ki burada yatan kişinin küçük bir oğlu varmış, bugün ilk defa, besmeleyi öğrenmiş, "Bismillahirrahmânirrahîm" demiş, bu yüzden Hakk Sübhânehû Hazretleri babasının azâbını nimete tebdîl eylemiş".
Bir kadın geldi Hasenü'l-Basrî’ye. Bu Hasenü'l-Basrî, tarîkat-i aliyyenin, bütün tarîkat-ı aliyyenin başıdır. Hazret-i Ali'den ahzetmişdir, Hazret-i Ali’nin tilmîzidir. Tâbiînin evvelidir. Efdalü't-tâbiîn Üveyse'l-Karanî'dir. Tabiînin evvelidir Hasenü'l-Basrî Hazretleri.
Bir kadın geldi, dedi ki, “Genç bir kızımı kaybetdim Yâ Hasen, Yâ İmâm, kızımı görmek istiyorum. Ahretde o, anneyim özledim çok, kızımı görsem. Kâbil değil mi? Mâdem ki Kur`ân var elimizde, "وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مُب۪ينٍ velâ ratbin velâ yâbisin illâ fî kitâbin mübîn", yaş ve kuru onun içindedir. Hiç kâbil değil mi evlâdımı görmek, ahretdekilerle konuşmak, onları görmek?”. Hasen-i Basrî buyurdular ki, “Sen Kur`ân oku ona, hayır yap, senin için kâfî hanım. Görme, isteme görmek”.
Bir çok şey vardır ki bilmemek, bilmekden hayırlıdır. Ecelimizin ne gün olduğunu bilsek, kimse bir taşın üzerine bir taş koymaz. Sen paraları sayıyorsun, halbuki Azrâil gelmiş senin ensende dolaşıyor, haberin yok. Kasaya koymadan canını alıverir Azrâil. Uğraşır mısın öyle şeylerle o vakit. Hiç belli değil yani. Hiç belli değil zamânı, zemîni, mekânı.
Kadın çok ricâ edince, dedi, “Şöyle yaparsın” dedi, “Cumartesi’yi Pazar’a bağlayan gece şu sûreleri okursun, şöyle yaparsın, yatarsın” dedi kadına. Kadın yapdı öylece ve Allahu Teâlâ da onun ricâsını, niyâzını kabûl etdi ve evlâdını ona gösterdi. Gösterdi ama kız azâb içerisinde. Kabir azâbı hak ve gerçekdir.
Kadın azâbda görmüş kızını. Allah muhâfaza buyursun. Gelmiş Hazret-i İmâm’a, dedi “Yâ İmâm, kızımı azâbda gördüm” dedi, “ne yapacağım şimdi?”. Dedi, “Ben sana söylemedim mi, görmemek hayırlıdır. Kur`ân oku, affı için Allah’a ricâ et, yalvar”.
Ümmet-i Muhammed’e bahş edilen Allah’ın bir lutfudur bu. Nedir o? Dirilerin duâsıyla ölülerin azâbı ref’ olur, kaldırılır yani. Ama ölünün mü’min olması şartdır. Ölülerin mü’min olması şart.
“Ne yapayım?”. “Kur`ân oku, şöyle yap, şöyle yap, hayır hasenât”. Sonra, birkaç gün sonra, Hasenü'l-Basrî Hazretleri gördü. Güzel bir hanım, başında murassâ bir taç, sırtındaki giymiş olduğu elbise, dünyâ elbiselerinden değil, kıymet biçilmez. Sordu, “Ey hâtûn, sen bir peygamber kızı mısın, kimsin sen?” dedi. “Yâ İmâm, sana gelen bir kadın vardı ya, kızımı görmek istiyorum dedi, işte o kızım ben” dedi. Hazret, “Ama o azâbdaymış”. “Bizim kabristanda beş yüz kişi böyle azâbdaydık, bir zât geçdi bizim makberenin önünden, Resûlullah’a on salavât verdi, o on salavât hürmetine beş yüz kişinin azâbı ref’ oldu” dedi.
www.muzafferozak.com