Dört Şeyi Dört Şeyle Yıka - Hutbe

14 Temmuz 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

Hutbe

HUTBE

Çocuğun çalışıyor değil mi? Bugünlerde uykularını terk etdi. O sana ibret versin. Neden biliyor musun? Sor çocuğuna, "Çocuğum, niye uykunu terk ediyorsun?". Çalışan çocuklardan bahsediyoruz. "Baba, imtihan var, sınıfı geçeceğim. Çalışmazsam öğretmenden azar işitirim, sınıfda kalırım" diyor, değil mi? Halbuki bu hayat gelip geçicidir. Sen öyle bir güne hazırlanıyorsun ki imtihana, seni imtihan edecek olan muallim, öğretmen filan değil, Allah! Onun huzûrunda hesâb vereceksin! Düşünsene!

Dört şeyle dört şeyi yıka.

Bir. Aşkullah ile, muhabbetullah ile, havfullah ile kork, gözünden yaşı dök, yüzünü yıka. Yüz kirini, ancak Hakk korkusu, Hakk muhabbeti, Hakk aşkı ile dökülen gözyaşı temizler. Bildiğin kirden bahsetmiyorum. Hakk'dan gayrı kime yüz tutdunsa yüzün kirlenmişdir. Hakk'dan gayrı kime yüz tutdunsa yüzün kirlenmişdir. Bu kiri, aşkullah, muhabbetullah ve havfullah ile gözünden dökeceğin yaş ile yıka.

İki. Kalbini, muhabbetullah ve muhabbet-i Resûlullah ile tathîr eyle. Zîrâ mal ve kasa ve kesenin menfaat vermediği günde, ancak kalb-i selîm sâhibleri müstesnâ olup, o gün ancak onlar Hakk'ın rızâsına ereceklerdir. Öyleyse kalbini tathîr eyle!

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ide Hakk
Pâdişâh konmaz sarâya hâne ma'mûr olmadan

Kalbini tathîr eyle, Hakk'ın sevmediği sıfatları sür ve kalbini aşkullah ile, muhabbetullah ile süsle. Zîrâ kalb-i selîm sâhibi olan kişi, Rabbini ve O'nun Resûlünü ve sâlihleri ve velîleri sever.

Üç. Lisânını gıybet etmekden ve adam kalbi kırmakdan, adam kalbi kırmakdan tathîr eyle ve zikrullah ile tathîr edip süsle. Yani zikrullah ile yıka. "وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَأَصِيلًا ve sebbihûhu bükraten ve asîlâ", yani gece-gündüz, akşam-sabah Hakk'ı zikreyle. Zikirden murâd, yalnız "Allah, Allah", "Lâ ilâhe illallah" demek değildir. Bunlar zikrullahdır ama elfâz ile. Zikirden murâd, Hakk'ı hiç bir zaman unutmamakdır. Sakın Allah'ı unutma! Allah dâimâ seninle berâberdir, seni görücü ve bilicidir. Zikir, unutulan bir şeyi hatırlamakdır. Elfâz ile söylemek elbet ki, islâmını izhârdır, muhabbetini âşikâr eylemekdir ama mücerred lisân ile söyleyip kalbi gafletde olanlar helâk olmuşlardır. Ağzından çıkan "Allah" kelimesinin, "Tevhîd" kelimesinin sâhibinin Allah olduğunu bil! Hakk'ı hiç bir zaman unutma! Nerede olursan ol, kim olursan ol, neci olursan ol, bil ki Hakk seni bir gün hesâba çekecek. Ayaklar bir yerden bir yere kımıldayamayacak, dört suâle marûz kalmayınca muhâtab olmayınca. Bunu hatırla!

Dört. Suçlarını ve günâhlarını da tövbe ile yıka. Tövbe de, "estağfirullahe'l-azîm ve etûbu ileyh" demekle değildir. Bu bir zikirdir. Fenâlıkları terk et, Allah için terk eyle. Yoksa fenâlığı yapdın estağfirullah dedin, fenâlığı yapdın estağfirullah dedin, bu Allah'dan mağfiret dilemekdir ama tövbe böyle olmaz. Tövbeden murâd, yapılan kötülüğü kökünden terk etmekdir. Meselâ bir testiyi kırmak gibi. Ya da memeden sağılan süt gibi. Memeden sütü sağdımız vakit tekrardan o sütün içeriye girmesi kâbil olmadığı gibi sen de yapdığın suça öyle nâdim ol, tövbe eyle. Bir suç ki vaktiyle yapmışsın, tövbe etmişsin ama o suçu hatırladığın vakit sana zevk veriyor, bilesin ki o suça tövbe etmiş değilsin. Tekrâr ediyorum, tövbenin kabûlünün alâmetini sana haber veriyorum. Bir suç yapdın, tövbe etdin, o suçu artık yapmıyorsun ama o suçu hatırladığın vakit lezzet duyuyorsun, arzuluyorsun, bil ki tövbe etmiş değilsin. Ne vakit, o suçun kötü olduğunu bilip, yapdığına nâdim olup, o suçdan iğrenirsen, bilesin ki tövben işte o vakit makbûl olmuşdur.

Evet, yarın için ne hazırladın? Yarından murâd, ölüm günü, mahşer günü, kabir günü, şiddet günü, hesâb günü. Bunlar için ne hazırladın? Hiç bunları düşündün mü? Düşün ve hazırlığını yap çünkü her gelen, buradan gidicidir.

İşte bu sırr-ı Kur`ân'dır "küllü men 'aleyhâ fân"dır
İki kapılı bir handır konan göçer karâr olmaz

Bizden evvelkilerin göçdükleri gibi bizler de yakın bir zamanda göçeceğiz ve yapdığımız amellerimiz önümüze çıkarılacak ve Allah huzûrunda hesâba çekileceğiz. Onun için îmânına sâhib ol ve îmândan dolayı Allah'a şâkir ol. Resûl sallallahu aleyhi vesellemi sev, evlâdını sev, ahfâdını sev, velîlerini sev, sâlihleri sev. Zâlimlerden olma! Zâlimlere yardımcı olma! Zâlimleri, kötüleri sevme!

Allahu sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri cümlemizi ve cümle ümmet-i Muhammed'i Habîb-i edîbine bahşeylesin, cümlemizin kötü huylarını ahlâk-ı Muhammediyyeye tahvîl ve tebdîl eylesin, gönüllerimizden hubb-i sivâyı ihrâc eylesin, gönüllerimizi aşkullah, şevkullah, muhabbetullah, muhabbet-i Resûlillah ile tenvîr ve tezyîn eylesin. Allah cümlemizi müttakîlerden eyleyip hidâyetine erişdirsin.

Vallahu yed'û ilâ dâri's-selâm ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin müstakîm.

Erişir vuslata dil zikr ile tenvîr olsa
Mâye-i 'aşk ile her kûşesi ta'mîr olsa
'Âlem-i ekber ile asgarı câmi' olur
Mâsivâ mezbelesinden hele tathîr olsa
Mü'minler! Hutbenin evvelinde söyleyecekdim, şimdi söyleyeyim. Ezân okunduğu vakitde, ezânı duyanlar, müezzin efendi ile berâber ezânı okurlar. Yalnız bizim mescide mahsûs değil, bütün câmilerde. Hattâ dışarıda yolda dahi yürüsen, müezzinin ezânıyla berâber ezân okuyacaksın içinden. "Hayye 'ale's-salâh, Hayye 'ale's-salâh" denildiği vakitde, sen "Hayye 'ale's-salâh" demezsin, "lâ havle velâ kuvvete illâ billah" dersin. "Hayye 'ale'l-felâh" denildiği vakitde, "Hayye 'ale'l-felâh" demezsin, sen gene "lâ havle velâ kuvvete illâ billah" dersin. Sonra müezzinle berâber "Allahuekber, Allahuekber, Lâilâheillallah", ezâna bu şekilde iştirâk ediniz. Bunu nâsın çoğu bilmiyor. Bu ezân, nimetullahdır. Kıymetini bil ezânın. "اَذَانٌ مِنَ اللّٰهِ وَرَسُولِه۪ٓ ezânun minallahi ve resûlihî". "اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰ izâ nûdiye li's-salâti min yevmi'l-cumu'ati fes'av ilâ zikrillah".

İki. Cuma günü, kâdir olursan, gusul abdestiyle câmiye gel, kâdir olursan. Bak dikkat et sözlerime! İşin müsâidse, mescide biraz erken gel. İş elbisesiyle câmiye gelme. Yok. O müstesnâ, yoka söz yok. Temiz elbiseni giy gel. Hakk huzûruna çıkacaksın değil, kul huzûruna çıkacaksın. Cemâat-i islâmiyyeye, din kardeşlerine hürmetin varsa, temiz giyinir gelirsin. Nerde olursan ol Allah'ın huzûrundasın. Allah'a setir olmaz. Allah insanın donunun içindekini, kalbindekini bilir. Her şeyini görür Allah. Temiz elbiselerinizi giyin. Bazı insanlar câmiye gelirken, pantolonun ütüsü bozulmasın diye eski elbiseyle geliyorlar, bu câiz değildir, cemâat-i islâmiyyeyi tahkîr ve hakâretdir. 

Üç. Yaz münâsebetiyle bazı zevâtın ayakları kokmakda. Bu ayakları kokanlar kokulu çorapla câmiye girmemelidir. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki, "Külli mûziin fi'n-nâr, her eziyet verici cehennemdedir" buyurdu. Mü'minlere eziyet etmek doğru olmaz. Hattâ bir hadîs-i şerîflerinde, "İçinizden herhangi birisi sarımsak, soğan yediği vakitde, kokulu şeyler yediği vakitde, mescidimize gelmesin" buyurmuşlardır. Neden? İbâdullahı incitir. İbâdullahı incitdi mi Allah incinir ve nâra müstehak olur. 
Ayağa kokan mü'minler, o kokulu çoraplarını dışarıda bırakmalıdırlar. Ayakkabısı kokuyorsa, getirip halkın önüne koymamalıdır. Ayağı çıplaksa, ön safa çıplak ayakla geçmemelidir. Bazı insan çıplak ayakdan iğrenir. Mü'minleri düşünmesi lâzım gelir. 

Dört. Mescide gelirken üzerinize güzel kokular sürününüz. Sünnet-i Resûl'dür, sallallahu aleyhi vesellem. Mümkünse gusul abdesti almak lâzım. 

Sonra, Cuma günü Cuma'nın farzından sonra, müekked olan dört rekat sünneti mutlakâ kılmak lâzımdır. Bazıları iki rekat farz kılıp çıkıp giderler. Allah'ın namaza ihtiyâcı yok, bizim namaza ihtiyâcımız var. Sen namazın ne olduğunu bilsen! Yevm-i kıyâmetde keşke bütün ömrümü namaz kılmakla geçirseydim diyeceksin ama iş işden geçecek. Beş vakit namaz kılan mü'minler ihtiyâten ulemânın sözüyle âmil olup zuhr-i âhırları kılmalı. Ama beş vakit kılmayıp da yalnız Cuma'dan Cuma'ya gelen yani bu nimete nâil olmayan mü'minler, hiç olmazsa Cuma'yı on rekat kılmalıdır. Yalnız bu câmiye mahsûs değil. Başka câmide de öyle olmalıdır. 

www.muzafferozak.com

Efendi Hazretlerinin bu hutbesi maalesef bütünüyle kaydedilememişdir. Baş tarafından bir kısmı eksik kalmışdır. Tam olarak târihini tesbit edemediğimiz bu hutbe, büyük ihtimalle 1970'lerin başlarında îrâd edilmişdir. Efendi Hazretlerinin yayınlanmış bütün hutbelerine şu sayfadan erişebilirsiniz.
Listeye geri dön