Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bu duâyı, 4 Ekim 1984 Perşembe târihine denk gelen Aşr-ı Muharrem gecesindeki zikrullahın sonunda yapmışlardı. Duâya başlamadan önce de, o meclisde hazır bulunanları, Aşr-ı Muharrem günü Koca Mustafa Paşa Câmisinde tertîb edilecek olan mevlid-i şerîf ve mersiye meclisine şöyle davet etmişlerdi : "Yarın Muharrem'in onu olmak münâsebetiyle, İstanbul'un Kerbelâ'sı mevkiinde olan Koca Mustafa Paşa Câmisinde, Cuma namazından sonra ikindiye kadar, öğlenle ikindi arası, Cuma ile ikindi arasında, Hazret-i Hüseyin'e mersiye okunacak, her sene olduğu gibi, yani yalnız bu seneye mahsûs değil, mine'l-kadîm böyle gelmişdir. İşi olmayan âşıklar, Ehl-i Beyt-i Mustafâ'ya muhabbeti olanlar, buyursunlar, gelsinler. İyi olur. Yarın, Cuma, Koca Mustafa Paşa Câmisinde, öğlenle ikindi arası" DUÂ
Ey yerin göğün sâhibi, bilinen ve bilinmeyen âlemlerin mâliki. Ey istediğini istediğine veren, istediği vakitde almak kudretine mâlik bulunan. Ey zelîli azîz, azîzi zelîl eden. Bazen mü'minleri, zâlim elinde şehîd etdiren. Bazen mü'minleri düşmana gâlib kılan bazen mağlûb kılan. İstediğini yapan, her emrinde gâlib, Rabbü'l-âlemîn Celle Celâlûhu Hazretlerine elimiz açdık, ondan rahmet dileniyoruz.
Bu akşam, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinin cûş u hurûşa geldiği ve Ehl-i Beyt-i Mustafâ'nın ve Âl-i Muhammed'in, bütün Evlâd-ı Muhammed'in sahrâ-yı Kerbelâ'da şehîd olup yalnız İmâm-ı Hüseyin'in tek başına kaldığı gece. Küçük evlâdının hepsini kaybetmiş. Hepsi susuz olarak şehîd olmuşlar. Bir yudum su yok. Hazret-i Hüseyin kadere teslîm olmuş, kadere rızâ göstermiş. Yarın ki gün, Aşr-ı Muharrem, gerdânını kime verecek biliyor musun? Maalesef, Muhammedîyim diyenler, Resûlullah'ın rikâbında gezen Hazret-i Hüseyin'i kesecekler. Muhammedîyim diyenler, müslümanım diyenler, Resûlullah'ın rikâbında, omuzunda gezen, Hüseyin'i kesecekler. Fesübhânallah. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn. Elâ la'netullahi 'ale'z-zâlimîn.
Yâ Rabbi, yarın dökülecek olan Hüseyin'in kânı hürmetine, Ehl-i Beyt-i Mustafâ hürmetine, bizi buradan dağılmadan, cümlemizi cümle günahlardan tathîr et, kalblerimizi aşkınla, aşk-ı habîbinle ve muhabbet-i Ehl-i Beyt-i Resûlillah ile tezyîn eyle yâ Rabbi.
Yarın Hüseyin'in kânı yere dökülecek, Cenâb-ı Zeyneb saçını başını yolacak, Zeynelâbidîn gurbet elde kimsesiz kalacak ve bütün mevtâlar kefinsiz olarak yatacaklar. Bütün re's-i Ehl-i Beyt-i Mustafâ yani Ehl-i Beyt-i Mustafâ'nın çocuklarının kelleleri süngüler üzerinde Şam'a götürülecek. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn. İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn. Ellezîne izâ esâbethüm musîbe, innâ lillah ve innâ ileyhi râci'ûn.
Yâ Rabbi, Hüseyin'in kânı hürmetine, Cuma gecesi cümle Ümmet-i Muhammed'i âlî eyle. Bizleri affet. Zîrâ biz Ehl-i Beyt-i Mustafâ'yı sevenlerdeniz ve Resûl-i Ekrem'in yoluna baş koyanlardanız. Günahkârız ama yâ Rabbi, Lâilâheillallah Muhammedü'r-Resûlullah dedik ve değil Âl-i Muhammed'i, onun kapısında türâbı gözümüze sürme diye çekdik. Bunu biliyorsun, kalbimizi biliyorsun, riyâ yapmıyoruz. Bizim Evlâd-ı Muhammed'e ne kadar hürmetimiz olduğunu biliyorsun. Onların hürmetine yâ Rabbi, bize adl ile muamele etme afvınla muamele eyle.
Yâ Rabbi, okunan evrâd u ezkârı, Kur`ân-ı Mübîn'i, 71 Yâsîn-i Şerîf'i, 71 Tebâreke-i Şerîf'i, iki aded 70 bin Kelime-i Tevhîdi ve evrâd u ezkârı, diğer okunan hatm-i şerîfi ve burada bulunan ihvân u yârânımızın okudukları en küçük sûreden en büyük sûreye kadar, bir kerre Allah demeden binlerce Allah demeye kadar, cümlesini topladık, takdîm ediyoruz, kabûl et ve doğrudan doğruya Habîb-i Hudâ Şef'i'-i Rûz-i Cezâ'ya haberdar et ve Hüseyin'i haberdâr et yâ Rabbi.
Âlem-i dünyâda ziyâretini nasîb etdiğin gibi, yarın "yevme tüble's-serâir"de yani mazlûm zâlimin yakasına sarıldığında, Kâdî-i Mutlak sen olduğunda, zâlimler yılanlar çıyanlar gibi ayak altında ezildiğinde, mahşer gününde, bizleri civâr-ı Hüseyin'de, civâr-ı Muhammed Mustafâ'da, livâ-yı hamd altında haşreyle ve Resûlullah'ın mübârek ellerinden, Hayder-i Kerrâr'ın mübârek yedinden ve haseneyni'l-ahseneynin mübârek ellerinden, Âb-ı Kevser'den bizleri sîrâb et. Ve sâir enbiyâ-i 'izâm ve rusül-i fihâm aleyhimü's-salavâtü'r-rahmân, ve minke ve min Nûhin ve İbrâhime ve Mûsa ve Îse'bni Meryem ve cemî' enbiyâi ve'l-mürselîn ve'l-evliyâi ve's-sâlihîn, Hamse-i Âl-i Abâ, Aşere-i pür-vefâ, Ashâb-ı Suffa, Ashâb-ı Bedr, Ashâb-ı Uhud, Ashâb-ı Hendek ve Şühedâ-yı Kerbelâ, Cenâb-ı İmâm-ı Hasan-ı Müctebâ ve Hüseyn-i Mazlûm-i Şâh-ı Şehîd-i Kerbelâ ve ümle Ehl-i Beyt-i Mustafâ ve Şühedâ-yı Kerbelâ ve cemî' muhibb-i Hânedân-ı Ehl-i Beyt-i Mustafâ ve cemî' ashâb u ensâr, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn, ecille-i dîn-i mübîn, eimme-i isnâ aşer, on dört ma'sûm-i pâk, on yedi kemer-beste ve cemî sâdâtın ve şürefânın rûh-i pür-futûhlarını haberdâr eyleyüp cümlemizden hoşnûd u râzı eyle yâ Rabbi. Aşr-ı Muharrem'de Âdem'in tövbesini kabûl etdiğin gibi tövbemizi kabûl eyle. Afvınla bizleri şâd eyle. Nasıl ki Hazret-i Nûh aleyhisselâmı Aşr-ı Muharrem'de gark olmakdan kurtardın, bizleri de her türlü felâketlerden koru ve necâta erdir. Nasıl ki Hazret-i Halîlin İbrâhim aleyhisselâma nâr-ı Nemrûd'u nûr eyledin, bizlerin de nâr olan nefsimiz nûr eyle. Önümüzü, ardımızı, sağımızı, solumuzu, üstümüzü, altımızı, gözümüzü, kalbimizi, kulağımızı nûr eyle, nûrlandır yâ Rabb. Gönlümüzü aşk-ı Muhammed'le sürûrlandırır Yâ Rab. tâatından zevk ver yâ Rab. Günahlardan bizi soy yâ Rab. Bizden hatâ olduysa senden 'atâ olsun. Sen kapına geleni, sana ilticâ edeni, kapından boş çevirmezsin. Şefâatçılarımız, kanlarından kendilerine kefen biçen Şühedâ-yı Kerbelâ, şefâatçımız Hüseyin hürmetine bize afvınla muamele eyle yâ Rabbi. Cemî' ashâb u ensâr, mihmandâr-ı Resûlillah, el-mücâhidü fî- sebîlillah, Hâlid ibn Zeyd Ebâ Eyyûb el-Ensârî, ve nefe'anallahu bi şefâatihim Efendilerimize vâsıl eyle yâ Rabbi. İmâm-ı Hüseyin'e kılıçla, okla karşı gelenleri, onları da nâr-ı cahîmine ilkâ eyle. Onları sana havâle etdik. Elâ la'netullahi 'ale'z-zâlimîn. Ve cemî' pîrân kaddesallahu esrârahum ve nefe'anallahu bi şefâatihim, Efendilerimizi de haberdâr eyle yâ Rabbi. Nasıl ki Mûsâ aleyhisselâmı ve kavmini bugün Aşr-ı Muharrem'de, Firavun hâininin şerrinden koruduğun gibi bizleri de nefis Firavunundan halâs eyle. Nefsimizi mutmainneye erdir, râdıyye ve merdıyye ve sâfiyyeye ukaşdır, Habîbinle buluşdur, Rûh-i Muhammed'le bizleri seviştir, "fî mak'adı sıdkın 'inde melîkin muktedir" sırrına mazhar eyle. www.muzafferozak.com