Duâyı Nasıl Yapmalı?

22 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Duâ ediyorsun değil mi? Eğer duânın evvelinde ve âhirinde Resûl-i Ekrem'e salavât-ı şerîfe okumazsan, duâ yerine gitmez, bulmaz, huzûrullaha varmaz duâ, reddolunur yani çevirilir yoldan. 

Bir defa duâyı nasıl yapacağız bakalım. "Ve kâle'n-nebiyyü sallallah aleyhi vesellem, efdalü'd-duâ elhamdülillah, efdalü'z-zikr lâilâheillallah". Bak hadîsde de var. Şimdi geldi. "Bismillahirrahmânirrahîm. 

Duâyı böyle yapacağız. Elimizi şu şekilde böyle tutacağız. Bazıları böyle tutuyorlar, bazıları böyle tutuyor, hepsi câiz. Kafanı karıştırma öyle şeylerle. Ahkâm öğreneceğim derken Allah'ı unutuyorsun. Böyle de câiz, böyle de. Yüzün yerde olacak yalnız, karşıya bakmayacaksın. Çünkü İblis dedi ki, Âvaktâ ki Âdem aleyhisselâmı cennetden çıkardıkdan sonra, ve Cenâb-ı Allah da reddetdi onu, İblis'i lanetledi, secde etmeyince, "Vallahi" dedi Cenâb-ı Hakk'a, "Ben bunların önlerine oturacağım, bu âdemoğullarının önüne, önünü, ardını, sağını, solunu çevireceğim, bunları cehenneme dolduracağım" dedi. Allah da dedi ki, "Sana uyanları seninle beraber cehenneme koyacağım, sana kim uyarsa onlardan" dedi. Dört tarafı aldığı için İblis, elini böyle açdığın vakitde elin semâya, rahmet nüzûl eyeleyen yer semâdır, elini semâya açacaksın, yüzünü yere çevireceksin. Şeytan iki yeri unutdu. "Dört yeri, etrâfı alacağım" dedi, semâ ile yeri unutdu Şeytan. Onun için elini, rahmet-i sübhâniyye oradan nüzûl etdiği için, semâya açacaksın, yüzünü yere. Kalbin başka yerde, ağzın başka yerde olmayacak. Kalbinle ağzın bir olacak. Kalbinin tercümânı ağzın olacak. 
Bazen nidâ-yı hafî ile de duâ edilir. Namaz içerisinde olur o. Namazın içinde duâ edilir. Nasıl? Nidâ-yı hafî ile. Hani var ya, oku bakayım, "كٓهٰيٰعٓصٓۜ * ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ *اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَٓاءً خَفِيًّا Kâf-Hâ-Yâ-Ayn-Sad. Zikru rahmeti rabbike 'abdehû zekeriyyâ. İz nâdâ rabbehû nidâen hafiyyâ". Nidâ-yı hafî ile. Yani namaza durursun, imâm efendiye iktidâ edersin, imâm okuyor, sen o arada Cenâb-ı Hakk'a arzularını söylersin. Ama lisânen değil, nidâ-yı hafî ile. İçeriden, kalbden. Kalbinden istersin Allah'dan. Ve kabûl olur. Yani duâların kabûl olduğu yerdir. Belki şimdiye kadar çok hoca dinlediniz ama bu sırrı hiç kimse söylememişdir size. Namazın içinde yani namaz kılarken Cenâb-ı Hakk'dan istetsin. Lisânen değil hâ! Kalble, nidâ-yı hafî ile istersin. Ne ihtiyâcın varsa. 
Allah kırık kalbleri sever, gözü yaşlıları sever. İnsanın özünden gelmeyince, gözünden gelmez. Kırık kalbli olması lâzım insanın biraz böyle rakîkü'l-kalb olması lâzım.
Şimdi, duâyı bu şekilde yapacaksın, semâya elini kaldıracaksın, yüzün yerde. Yedi sefer, "Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Er-rahmâni'r-rahîm". Duânın kabûl olmasını istiyorsan. Bak ne söylüyorum, dikkat et hâ! "Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Er-rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în". Bir daha yukarıdan, "Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Er-rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în". Bir daha, "Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Er-rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în". Yedi sefer bu okunacak ondan sonra. "İyyâke na'büdü", yâ rabbi biz ancak sana ibâdet eder, "ve iyyâke nesta'înü", senden yardım isteriz. Neye? Neye yardım istiyorsun? Her husûsda Allah'dan yardım istediğin gibi, yâ rabbi sana ibâdet etmeye senden yardım isteriz. Senin yardımın olmazsa, beni huzûruna almazsan ibâdet yapamam ben. 
Sen zannediyorsun ki dışarıdaki herif orucu yiyor. Allah tutturmuyor. Sevmiyor onu. Câmiye gelmiyor herif. Yok! Almıyorlar içeriye. Almazlar. Sen zannediyorsun ki o irâsdesiyle gelmiyor. Yok öyle değil. Almazlar. Yaaa! Bak onun için günde kırk rekat namaz var, beş vakit namaz var, kırk rekat hepsi. Sabah dört, ikisi sünnet, ikisi farz. Öğlen on, dördü sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet. İkindi sekiz rekat, dördü sünnet-i gayr-ı müekkede, dördü farz.  Akşam namazı beş rekat, üçü farz, ikisi son sünnet. Yatsı namazı on üç rekat, dördü sünnet, dördü farz, evvelki dördü sünnet-i gayr-ı müekkede, dördü sünnet, dördü farz, ikisi son sünnet, üçü salât-ı vitir. Mecmûu toplayalım, ne yapıyor, kırk rekat yapıyor. Kırk rekatda, "İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în" diyorsun. "Yâ Rabbi sana ibâdet ve tâat ediyoruz ve bu ibâdet ve tâati yapmak için senden yardım istiyoruz yâ Rabbi. Senin yardımın olmazsa biz senin mübârek ismini ağzımıza alamayız". Öyle adam var korkuyor Allah demeye. Allah ismini andırtmıyor. 
İnsan sevdiğinin ismini çok zikreder. Kimi severse. Hiç âşık oldun mu sen? Âşık oldun mu hiç? Kıza mıza filan yani. Olur ya böyle şeyler. Ayıp bir şey değil yani. Aşk ayıp değildir. Ne vakit iş hudûdunu geçerse, fenâlığa gider, o vakit ayıpdır. Aşk kudsî şeydir, mukaddes şeydir. Hep haber beklersin ondan sen. Onun ismini andılar mı diye kulağın kirişde filan böyle. İşte Allah hangi kulu seviyorsa, kendi ismini onun ağzından andırır. Yaaa, onun için herkes söyleyemez. Pis ağız Allah diyebilir mi? Dedirmiyor Allah pis ağıza. Pis ağıza. Haram yemiş, kötü, lâyık değil o ağıza Allah demek, onun için olmuyor. "Efendi, peki kılmayanlar cehenneme gidecek, bu nasıl olur?". Kıldırmaz da cehenneme de koyar. İşine de karışamazsın ya. Haydi, nasıl? Seni istediği gibi yaratmış, istediği gibi seni kullanır. Sana sordu mu seni yaratırken, ne şekilde yatacağını. Sana sormadan seni istediği şekilde yaratan Allah, seni istediği yerde kullanır. Haydi bakalım, devâm et. Ama Cenâb-ı Hakk âdildir, öyle zulmetmez kuluna, zulümden münezzehdir. Herkes yapdığını çeker. Fakat sevdiği kullar vardır, onlara kendisini zikretdirir o zâten. Kendi de dinler, onun karşısına geçer de, mekândan münezzeh olarak. Senin aklının ereceği davâ değildir o, benim konuşduğum şeyler. Yaaa!

Sonra, "iyyâke a'büdü" demiyoruz da "iyyâke na'büdü" diyoruz.  Nefs-i mütekellim maa'l-gayr. Niçin? Halbuki bir kişi okuyor. Tek başına olursan belki senin irabda mahallin yokdur, Allah seni dinlemez bile. Ama na'büdü deyince Cenâb-ı Peygamber var, bütün peygamberler var, bütün sulehâ var, hepsi var, onların hürmetine senin duânı kabûl edecek diye "na'büdü" de diyor Allah. Kendi öyle talîm etmiş. Kulağında kalsın böyle. 

Sonra, "İyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'înü". Yedi defa. Sonra arkasından salavât-ı şerîfe. Bildiğin salavâtları. "Allahümme", oku beraber, kaybetmezsin, "Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrâhim ve alâ âli seyyidinâ İbrâhime inneke hamîdün mecîd. Ve bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrâhim ve alâ âli seyyidinâ İbrâhime inneke hamîdün mecîd". Bildiğin salavâtları oku. Bazı büyük salavâtlar var, az evvel okuduk, Salât-ı Kutbiyye, bir salavât okuyorsun, otuz beş bin salavât sevâbı veriliyor. Meselâ bir adam üç defa "kulhüvallah"ı okursa, hadîsle sâbitdir, bir hatim sevâbı alır. Üç "kulhüvallah". Bu niyetle okusun bir hatim sevâbı. Câmiu's-Sagîr'de hadîsde var. Dört defa Âyetelkürsî'yi okursa, gene bir hatim sevâbı alır. Allah'ın böyle külfeti hafif, mükâfâtı çokdur bazı şeylerde. 

Sonra, bu "iyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în"den sonra, salavât-ı şerîfeler, üç defa Resûl-i Ekrem'e salavât verilecek. Salavâtı yarıda bırakma. "Allahümme salli alâ Muhammed" deyip bırakma. "Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî vesellim". Üç defa. Kim onlar? Âl-i Muhammed, Cenâb-ı Peygamber'in ehl-i beyti, ashâbı, ensârı, ezvâcı, sahabesi, hepsi içerisine dâhil olursa, sevdikleriyle beraber, Resûl-i Ekrem'in indinde mergûb ve mahbûb olur. Allah'ın da hoşuna gider o iş. Üç defa salavât-ı şerîfe. 
Ondan sonra annene babana duâ edeceksin. Duâyı öğretiyoruz, bak duâ nasıl oluyormuş. "Rabbenağfirlî ve li vâlideyye ve lil mü'minîne yevme yekûmü'l-hisâb". Yâ Rabbi anneme babama merhamet et. Allah Arapça da anlar, Türkçe de anlar. Ama Arabî okumak, Kur`ân lisânıyla okumak, Resûl-i Ekrem'in lisânıyla okumak, tekarrübe işâretdir. Onun için secdiğimizin lisânıyla okuruz. Allah da Kur`ân'ını öyle inzâl etmiş. Yoksa Allah her lisânı anlar, İngilizce de söylesen Allah anlar, Çince de söylesen Allah anlar. "Rabbenağfirlî", Yâ Rabbi ben affet, evvelâ kendini. Niçin kendine istiyorsun evvelâ affı? Affetsin ki senin duânı kabûl etsin.  Affolmayanın duâsı kabûl olmaz. "Rabbenağfirlî", beni mağfiret et, "ve li vâlideyye", benim anamı babamı da, onları da yâ Rabbi mağfiret et, affet. Annemi, babamı! Sonra "ve lil mü'minîn", bütün cümle Ümmet-i Muhammed'i, "Lâilâheillallah Muhammedü'r-Resûlullah" diyenleri. Günahkâr, namazı kılanı, kılmayanı, hepsi içine dâhil onun. "yevme yekûmü'l-hisâb", kıyâmet gününde herkes hisâba kâim olduğu vakitde, o günde bunları bağışla yâ Rabbi. 
Ondan sonra nefsin için duâ edeceksin. Bunları yapmayınca duâ müstecâb olmaz. Evvelâ Allah'a hamd ü senâ, sonra Resûl-i Ekrem'e salât ü selâm, sonra anaya babaya duâ, sonra nefsine. Sonra, nefsin için de istedin, ondan sonra arkasından, "İhdine's-sırâta'l-müstakîm. Sırâtallezîne en'amte 'aleyhim, gayri'l-mağdûbi 'aleyhim vele'd-dâllîn. Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî vesellim. Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî vesellim. Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî vesellim". Şimdi duâ kabûl olur. Çünkü neden? Salavât var çünkü önünde ve arkasında. Duâlarda Resûl-i Ekrem'e salavât olmayınca, duâ yerini bulmaz. Yani semâvâtdaki bulunan perdeleri yırtarak Huzûr-i İzzet'e duâ vâsıl olmaz. 
"Efendi, Allah gökde mi?". Allah'ın kahr u galebesi her tarafa, Allah her yere hâzır ve nâzırdır. Fakat makâm-ı muayyenler vardır böyle. Meselâ câmiye beytullah deriz. Allah burada mı oturuyor yani? Değil öyle. Böyle mukaddes yerler vardır. Kabetullah gibi, Kudüs gibi, Medîne-i Münevvere gibi. Evvelâ Kabetullah, Mekke şehri efdaldir. İçinde Kabe vardır. Sonra, Medîne-i Münevvere efdaldir. Neden? O iki cihân fahri, sebeb-i hilkat-i âlem, Allah'ın sevgilisi, Habîb-i Hudâ Efendimiz orada Ravza-yı Mutahhara'da Kubbe-i Hadrâ altında yatar. Orada, makâmı orasıdır. İnşâallah gidin sizde. Bize de Allah tekrar nasîb etsin ama gitmeyenler gitsin yani. Oruçlu ağızla yapılan duâ da kabûl olur. Yaaa, hiç oruçlu adamın duâsı reddolunmaz. 
Yâ Rabbi şurada bulunan Ümmet-i Muhammed'e, beni de içine dâhil et, bizi tekrar tekrar böyle resûlünün, habîbinin, sevgilinin ravzasına varmak, yüz sürmek, gözyaşı dökmek, "es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallah, es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Habîballah, es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ hayra halkillah, es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ nûra arşillah" diyerek, gözyaşı dökerek, "Şefâat Yâ Nebiyyallah" diyerek yalvarmak ve "aleykümselâm ümmetim", men zârenî vecebet lehû şefâatî, beni her kim ziyâret ederse, şefâatim ona vâcib oldu diyor Peygamberimiz, "Ey ümmetim geldin beni ziyâret etdin, şefâatim sana vâcib oldu" dediği zümreye bizi dâhil et Yâ Rabbi.
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön