Duhâ Sûresi'nin İlk Âyetleri

23 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah

Size Duhâ Sûresinin yalnız ilk iki âyetinden bahsedeceğim. Bu âyetlerdeki bazı inceliklerden ve derûnî ma'nâlardan söz edeceğim.

Bilindiği gibi, ilk iki âyetde Cenâb-ı Hakk iki şeye yemîn ediyor. Allah bir şeye yemîn ediyorsa, onda büyük bir hikmet vardır. Öyleyse bunlara çok dikkat etmek lâzımdır.

İlk âyetdeki yemîn duhâ içindir. Peki duhâdan murâd nedir? Müfessirlere göre duhâ, kuşluk vaktidir. Bu vakit, güneş ışığının yeryüzünü kapladığı yani her yeri aydınlatdığı vakitdir. Bazı müfessirler, burada duhânın gündüzün tamâmına işâret olduğunu söylemişlerdir. Hangisini kabûl edersek edelim, burada bir suâl vârid olur. Dünyâ kurulalı beri her gün her yerde herkesin idrâk etdiği duhâ vaktinin ne gibi bir önemi ve kıymeti vardır ki Allah buna yemîn ediyor? Evet, güneşin doğuşu, nûru ile dünyâyı aydınlatması, ısıtması ve daha pek çok faydalarının bulunması da çok mühimdir ve bu, Cenâb-ı Hakk'ın kuvvetinin ve kudretinin delîllerindendir ama burada bundan daha mühim, daha derin bir takım ma'nâlar olması gerekir. Bu suâlin cevâbı duhâ ile işâret olunan derûnî ma'nâlardadır. 

Duhâ, Cenâb-ı Hakk'ın hidâyet nûruna işâretdir ki o da bizâtihî Peygamberimizin kendisidir. Duhâ, Efendimizin doğduğu vakte da işâret etmekdedir. Hiç şübhe yok ki, O'nun zuhûru, kapkaranlık bir gecenin sonunda güneşin doğuşu gibidir, güneş nasıl gecenin zulmetini bertaraf ediyorsa, Efendimiz de küfrün ve cehlin zulmetini ortadan kaldırmışdır. Duhâ, Efendimizin zuhûrundan kıyâmete kadar olan zaman dilimine de işâret eder. Zîrâ O'nun getirdiği Kur`ân'ın hükmü kıyâmete kadar cârî ve bâkî, nûru ve feyzi de dâimîdir. 

Daha derin ma'nâsıyla duhâ, Nûr-i Muhammedî'ye işâretdir ki bütün mükevvenât O'nun nûrundan halk olunmuşdur. Cümle âlem O'nun nûruyla münevver olmuşdur. Yine duhâ, Cenâb-ı Hakk'ın rahmâniyyetine yani cemâl sıfatlarının hepsine birden işâret etmekdedir.

İkinci âyetdeki yemîn, gece içindir. Buradaki ma'nâ, öncekinin zıddıdır. Zîrâ burada gecenin tam ma'nâsıyla sükûn bulduğu, karanlığın en şiddetli olduğu zamana işâret edilmişdir. Gündüzün aydınlığı nasıl hidâyete, nûra, rahmete işâretse gecenin karanlığı de dalâlete, zulmete ve Cenâb-ı Hakk'ın celâl sıfatlarına işâret eder.

Duhânın ve gecenin başka ma'nâları da vardır. Meselâ duhâ, cemâlullaha, gece ise celâlullaha işâretdir. Duhâ, kalbin nûruna, gece nefsin zulmetine işâretdir. Yine duhâ, Cenâb-ı Hakk'ın varlığına, gece ise, bir gölgeden ibâret olan kâinâta remzdir. Yine duhâ, marifetullah nûruna, gece ise, o nûru örten cehâlet zulmetine işâretdir. Duhâ, muhabbet-i ilâhînin remzi, gece ise, mâsivâya muhabbete işâretdir. Duhâ, kalbin bast hâline, gece ise kabz hâline işâretdir. Duhâ, inşirah, ferahlık, sürûr gibi ma'nâları tazammun eder, gece ise darlık, sıkıntı, üzüntü gibi ma'nâlara delâlet eder. Yine duhâ, hiç gecesi olmayan saâdet yurdu cennetin aydınlığına, gece ise, hiç gündüzü olmayan azâb diyârı cehennemin karanlığına işâretdir.

Duhâ, Resûlullah'ın nûr cemâline de işâret etmekdedir. Gece ise O'nun saçının siyahlığının remzidir. Nitekim Peygamber âşıkları, "ve'd-duhâ" ve "ve'l-leyl" lafızlarını âdetâ vird edinmişler, nutuklarında ve eserlerinde bunları sık sık zikretmişlerdir. Şiir dilinde saç, sevgilinin yüzünü örten, onun cemâlini gizleyen bir nikâba, bir perdeye teşbîh edilir. Yani sevgili bazen cemâlini gösterir, âşıkı mesrûr eder, bazen de cemâlini gizler, âşıkı mahzûn eder.

Sûre-i celîlenin diğer âyetlerini bu ma'nâlar ışığında tekrar takrar okur ve tefekkür ederseniz, meâllerde bulamayacağınız bir çok ma'nâları keşfedebilir ve bazı esrârına vâkıf olabilirsiniz. 

Şunu da unutmayınız ki, Kur`ân-ı Kerîm uçsuz, bucaksız ve dipsiz bir ummândır. Bütün bu ma'nâlar, o nihâyetsiz ummândan birer katre misâlidir.

Çün doğup tutdu cihân yüzünü hüsnün güneşi
Kim ola sevmeye bu vech ile sen mâhveşi
"Ve'd-duhâ" verdine "Ve'l-leyl" okuram sünbülüne
Rûşenî virdi budur küllü "gadâtin ve aşî"
Listeye geri dön