11 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İki zât farz ediniz. Biri milyonlara mâlik bir sultân farz edin. Maddiyatdan konuşacağım şimdi ben. Misâl veriyorum size. Birisi milyonlara mâlik bir sultan, sarayda yatıyor. Birisi de bir serseri, köprü altında yatıyor, taşın üstünde yatıyor. Köprü altında yatan, yazlık sayfiyeler, kışlık apartmanlar, kaloriferli apartmanlar, her türlü konfora hâvî bir rüyâ görmekde. Karısı var, metresi var, bilmem nesi var, içkisi şusu busu, her türlü fuhşiyyatda kendisi, ama köprü altında yatan bir serseri rüyâ görüyor, rüyâ bu. Sarayda yatan sultan da, cihânın hepsine mâlik olan sultan da, rüyâsında fakîrlik rüyâsı görüyor, oruçlar, namazlar, yoksulluklar, mücâdeleler, hayat mücâdeleleri, terlemeler, sıkıntılar, ev hâdiseleri, hayat hâdiseleriyle karşılaşmış, sıkıntı içerisinde. Misâllerini veriyorum sana, bir mü'min ile bir kâfirin ahvâlini. Sabah oluyor, sultâna geliyorlar, uyandırıyorlar, "Sultânım, haydi vakit geldi, kalkınız". Bir de kalkıyor bakıyor ki, kendisi sarayda, aynı hükümranlığında dâim, görmüş olduğu rüyâdan başka bir şey değil. Rüyâymış gördüğü.
İşte mü'minin hayâtı bunun gibidir. Sen aslında bir sultansın. Dü cihânın emvâli, her şeyi sana verilmişdir. Gördüğün sıkıntılar, meşakkatler ki müslümanlar musîbetden kurtulamazlar, müslümanın kellesi Yezid'den, paçası itten kurtulmaz. Hiç, katiyyen râhatı yokdur bu işin. Rahâtlığı, safâsı ibâdetdedir, Hakk'dan bilmekdir, Allah'la olmakdır. En râhatı budur. Hakk'la beraber olmakdır, Hakk'dan olduğunu bilmekdir, Hakk'ın kulu olduğunun farkına varmakdır, O'nu unutmamakdır. O vakit safâya erer mü'min.
Sabahleyin geliyorlar, sultânı o korkunç rüyâdan uyandırıyorlar, halbuki sarayda yatıyor kendisi. Sen şimdi aynı mülke mâliksin. Gördüğün bu meşakkatler, bu sıkıntılar, oruçlar da senin için sıkıntı idi, sana Allah mahşerin şiddet ve dehşetini gösterdi oruçla, açlıkla ve susuzlukla. Çünkü kıyâmet gününde cümle mahlûkât-ı ilâhiyye aç ve susuzdur ve çıplakdır.
Geldi melek söylüyor şimdi, "Kalk sultânım, kalk kalk". Uyanıyorsun. "Aman yâhu gördüğüm neymiş?". Rüyâ. Dünyâ hayâtı rüyâdan başka bir şey değil. Esasda nasıl sultân isek, gene sultânlığımız devâm. Kâfirin ise öyle değil. Geliyor bir bekçi, "Kalk ulan serseri!" diyor bir tekme atıyor, bir de gözünü açıyor ki görmüş olduğu rüyâdan başka bir şey değilmiş. O otomobiller, husûsî arabalar, metresler, teresler, yazlık evler, kışlık evler filan. Allah'ı bilmeyenler.
Sakın hâ, dîn-i islâm servete mâni değildir. Allah'ın emrini yerine getirdikden sonra servetin bir zararı olmaz. Allah sana şerîatiyle tarîf etmişdir, zekâtını, malının kırkda birini vereceksin, karz-ı hasen vereceksin, sadakât vereceksin, yardım edeceksin, o vakit mesele kalmaz. Servet düşmanlığı yok islâmiyyetde. Vermezsen, toplarsan, kimseye tattırmazsan, mal Hakk'ındır, Allah'ındır, sen vekilharçsın, sen kim oluyorsun da Allah'ın vekilharcı olduğun hâlde, fukarâyı, Allah'ın ayâlini men ediyorsun yardımdan. O vakit cezâya çarptırılır.
Bir de uyancak ki kâfir, kâfirin hayâtı bu, bir de bakacak ki, eyvâh, yatdığı yer onun taş üstüymüş, köprü altıymış. Serseriymiş, gördüğü rüyâdan başka bir şey değilmiş. İşte kâfirin hayâtı bu, dünyâ hayâtı. Mü'minin de hayâtı anlatdığım gibi. Hangisini istiyorsun? Aklın başında var.
Bir yola girmişsin, Hazret-i Muhammed'in çizdiği yol, sallallahu aleyhi vesellemin. Bu yol nûrlu yol, Allah'a giden yol. İslâm'dan başka hiç bir yerde safâ yokdur. Her şeyde cefâ var. Safâ islâmda, safâ îmânda, Allah ve Resûlünü sevmekde, o yolda bulunmakda. Zâhirde çirkin görünebilir, nefse ağır gelir, oruç tutmak, namaz kılmak, şu bu filan ama, hakîkatde safâdır. Ne vakit ki kalbin dönecek Allah'a, o vakit namazdan zevk duyacaksın, oruçdan şevk duyacaksın, Allah'a secdeden haz duyacaksın. Seni birisi namazdan men etse, sen namazı gene kılacaksın. Öldürmeye kalksalar gene Allah için secde edeceksin. Îmân kalbe girdi çünkü. Yedi a'zâda nûr zâhir oldu. Bir hâneye nûr girdiği vakitde, pencerelerinden dışarıya ziyâ vurur onun. Mâdem ki kalbde nûr-i îmân, nûr-ı Kur`ân vardır, onun bütün a'zâ ve cevârihinden Hakk'a karşı abdiyyeti zâhir olur. Acaba anlatabildik mi?
www.muzafferozak.com