28 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir hadîs-i şerîfde, "Dünyâ mel'ûndur, içindekiler de mel'ûndur" buyrulmuşdur. Yani lanetlidir dünyâ ve dünyâya âid olan şeyler. Peki nedir bunun hikmeti? Mâdem lanetlidir dünyâ, ne işimiz var bizim burada? Nasıl kurtulacağız bu lanetden?
Bu hadîsin hikmetini anlamak için önce dünyâ nedir onu bilmek lâzım. Her ne şey ki bizi Allah'dan men eder, gaflete düşürür, dünyâ odur. Yoksa mal mülk, para pul, ev bark, çoluk çocuk, makâm mevki ve sâir şeyler değildir dünyâ. Eğer bunlar bize Allah'ı unutturuyorsa, gaflete düşürüyorsa bizi, yani Allah'ın emirlerine uymakdan, yasaklarından kaçmakdan alıkoyuyorsa bizi, o zaman dünyâdır. Bu itibarla Hakk'dan gâfil olarak yapılan ibâdet de dünyâdır. Meselâ riyâ ile kılınan namaz gibi. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur`ânı Kerîminde gafletle ve riyâ ile namaz kılanları zemmmetmiş, veyl olsun onlara diyerek tehdîd etmişdir. Halbuki namaz, özü itibarıyla mübârekdir, Allah'ın en sevdiği ameldir. Yine insanı gaflete düşüren ilim de dünyâdır. Her ne kadar ilim zâtı itibarıyla mukaddes olsa da. Allah rızâsını gözetmeyen, şöhret için, makâm mevki için okuyan talebe ve maksadı dünyâ menfaati olan âlim de bu lanetden hissedardır. İsterse bu ilim tefsîr ilmi olsun, hadîs ilmi olsun, fıkıh ilmi olsun, tasavvuf ilmi olsun, ne olursa olsun. Yani lanetlenen şey, bi zâtihî bunlar değildir, bizim bunlarla olan alâkamızdır, onlara olan meylimiz ve muhabbetimizdir. Bu alâka, bu meyil ve muhabbet bizimle Allah arasında bir perde olacağından, lanete müstehak oluruz. Zâten lanetin manâsı, tard edilmek, uzaklaştırılmakdır. Hakk'ın lanetine uğramak demek, Hakk'dan tard olunmak, Hakk'dan uzak olmakdır.
Bu lanetden kurtulmanın çâreleri de hadîs-i şerîfin devâmında zikredilmişdir. Efendimiz bu lanetden müstesnâ olan dört şeyi zikretmişdir. Birincisi zikrullah, yani Allah'ı hatırlamak, Allah'ı anmak, Allah'a ibâdet, hamd etmek, şükretmek, tesbîh etmek, hepsi girer bunun içine. İkincisi bizi zikrullaha sevkeden şeyler, Allah'a yaklaştıran şeyler. Bir insan olabilir bu, hoca, mürşid, âlim, vâiz ve sâire. Yâhud bir mekân olabilir, câmi, mescid, türbe, tekke, Mekke, Medîne, Kudüs ve sâire. Yâhud bir eser olabilir bu, bir kitâb, bir ilâhî, bir hâfızın okuduğu Kur`ân, ve sâire. Üçüncüsü, âlim. Âlim, Allah'ı bilen ve bilmeyenlere bildiren kişidir. Dördüncüsü, müteallim yani ilim öğrenen kişi, tâlib, Allah'ı tanımak isteyen, Allah'ı bilmek isteyen kişi.
Demek ki Allah'ın lanetinden kurtulmak için, Allah'ı unutmamak lâzım, bize O'nu hatırlatan insanlarla beraber olmak lâzım, O'nu zikretmeye vesîle olacak yerlerde bulunmak lâzım, bize Allah'ı tanıtacak, Allah'ı bildirecek zevâtdan istifâde etmek lâzım.