18 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Her bakan görmüyor. Görmek lâzım. Eğer göremiyoruz diyorsan, o vakit irfan yokdur, irfan azalmış, îmânın nûru kıtalmış, onun için göremezsin. Çünkü Cenâb-ı Peygamber, iki cihân serveri, sallallahu aleyhi vesellem, " اتَّقُوا فِرَاسَةَ الْمُؤْمِنِ فَإِنَّهُ يَنْظُرُ بِنُورِ اللَّهِ ittekû firâsete'l-mü'mini fe innehû yenzuru bi nurîllah". Sadaka Resûlullah. "Mü'minlerin ferâsetinden korkunuz, onlar bakdığı vakit Allah'ın nazarıyla bakarlar ve görürler" diyor. Demek ki görmeyen adamın îmânının nûru azdır, göremiyor, demek ki gözünde miyop var, göremiyor. Manevî miyopdan bahsediyorum. Baş gözünden bahsetmedik, kalb gözünden bahsettik. Baş kulağından bahsetmedik, kalb kulağından bahsettik.
Görmenin şartları var. Biz görme denildiği vakit, yalnız baş gözüyle görmeyi anlıyoruz biz. Öyle değil! Bir de insanın bir bâtın gözü var. Bâtın gözü olmazsa olmaz, iş yürümez. Kimin bâtın gözü görmezse o a'madır. Onun için Cenâb-ı Hakk ne diyor Kur`ân-ı Kerîm'de? Este'îzübillah. "وَمَن كَانَ فِي هَذِهِ أَعْمَى فَهُوَ فِي الآخِرَةِ أَعْمَى وَأَضَلُّ سَبِيلاً ve men kâne fî hâzihî a'mâ fe hüve fil âhireti a'mâ ve edallü sebilâ". Yani burada a'mâ olan orada a'mâ olur. Burada baş gözü kör olan âhiretde kör olmaz. Hakk'ı görmeyen yani baş gözü görüyor ama kalb gözü görmüyor, Allah ona a'mâ diyor, çünkü görmüyor, öteki âlemde kör olacak o.
Hattâ Sûre-i Tâhâ'da, este'îzübillah, "وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا ve men a’rada an zikrî fe inne lehû ma'îşeten dankâ ve nahşuruhû yevmel kıyâmeti a’mâ. Kâle rabbi lime haşertenî a'mâ ve kad küntü basîrâ". Sadakallahü'l-azîm. Ma'nâ-yı münîfi, zikr-i ilâhîden yüz çevirenler...Burada zikr-i ilâhînin ma'nâsı mücerred esmânın zikri değildir. Kim ki doğrudan, güzelden, hakdan, Allah'ın Resûlü'nden, Allah'ın esmâsından, Allah'ın sıfatından, Allah'ın rahmetinden, Allah'ın lutfundan, Allah'ın nimetinden yüz çevirir, biz onun dünyâ yüzünde maîşetini dar kılarız diyor. Geçimini diyor, geçimini!
Bu geçim meselesi çok mühim. Yani paranın çokluğu önemli değil. Adam milyonlara mâlik oluyor ama ağzının tadı yok. Öyleleri var ki, milyonlara mâlikdir ama doktor bir lokma ekmeği ağzına almasına müsaade etmiyor ya da herif şeker hastalığına uğramış, bir parça şekeri ağzına alamıyor. Doktor, "Aman hâ! Sakın hâ! Şeker filan yiyeyim deme! Nalları dikersin" diyor, onun da ödü patlıyor. Yani dünyâ dirliği yok, hiç dünyâ dirliği yok, dünyâda hiç bir zevki, şevki, safâsı yok. Çünkü dünyânın da zevki, şevki, safâsı Allah'lı gönülledir. Kim ki inandı, kim dînlendi, o dinlendi. Yani kim dîn sâhibi oldu, o dinlendi. Kim inandı o kimse pâyidâr oldu.