14 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir kimse, hac ibâdetini farzına, vâcibine, sünnetine riâyet ederek yaparsa, Allah onun bütün günâhlarını temizler, hiç günâhını bırakmaz. O kimse, anasından doğduğu gibi olur. Yalnız şer'î kısmından hac yapmak, ahkâmı yerine getirmekdir ama bir de gönül haccı vardır. Nasıl ki insanların vücûdundaki merkez kalb ise, dünyânın da kalbi yani merkezi Ka`betullah'dır. İnsanın kalbi nazargâh-ı ilâhîdir. Allah Ka`be'de, Kudüs'de, Hacc'da değildir. Allah here yere hâzır ve nâzırdır fakat Cenâb-ı Hakk, müslümanların orada toplanarak, birbirlerini tanımaları için, birbirleriyle müşerref olmaları için, tanışmaları için, sevişmeleri için ve tevhîdin cem'i için haccı farz kılmışdır. Bütün mü'minler, Ka'betullah'a dönerek ibâdet ederler. "فَأَيْنَمَا تُوَلُّواْ فَثَمَّ وَجْهُ اللّهِ Fe eynemâ tüvellû fe semme vechullah" âyet-i kerîmesine göre her nereye dönersek Allah'ın cemâline dönmüş oluruz ama burada tevhîd-i İslâm ve vahdet-i İslâm vardır. İşte bu yüzden bütün mü'minler Ka`be'ye doğru dönerek ibâdet ederler ve böylece tevhîdi te'mîn ederler.