1 Ocak 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Dünyâya gelen kişiler yola bile gelmek gerek
Ölümünü anubanı dün ü gün ağlamak gerek
İnsan ibâdet ve istikâmet ile emrolunmuşdur. Sûre-i Fâtiha'da peşpeşe gelen إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ve اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ âyetlerinden biri ibâdeti, diğeri istikâmeti işâret eder. İstikâmet demek yol demekdir. Nitekim bu yol, Kur`ân'da "sırât-ı müstakîm" olarak zikredilmişdir. Dünyâya gelen kişiyi, sırât-ı müstakîm üzere tutup, sağa sola sapmakdan koruyacak şeylerin başında Allah'a ve âhirete îmân gelir. Âhirete îmânın alâmeti ölümü unutmamakdır. Ölümü unutmayan kişi de, hep âkıbet endîşesi ile yaşar ve hayâtı boyunca hiç gaflete düşmez.
Bu dünyâ kahır evidir hem bâkî değil fânîdir
Aldanuban kalma buna tîz tevbeye gelmek gerek
Zâten bu dünyâ bir mihne ve meşakkat dünyâsıdır, keyif ve zevk dünyâsı değildir. En zengin insanlar ve en yüksek rütbeli kişiler bile binbir türlü derd ve tasa içindedir. Üstelik büyük başın büyük derdi vardır. İnsan ne kadar çok nimete sâhib olursa onları kaybetme endîşesi de o kadar büyük olur. Ölüme çâre olmadığına göre, herkes bilir ki, ne kadar kuvveti, kudreti, malı, mülkü olursa olsun bir gün o da herşeyini dünyâda bırakıp, âhirete gidecekdir. Öyleyse aklı olan, fânî dünyâ zevklerine aldanmaz, bâkî hayâtı fânî hayâta değişmez. Zîrâ âhireti unutup dünyâya dalmak, paha biçilmez bir mücevheri verip karşılığında beş para etmez bir boncuk almaya benzer. Böyle bir şeyi ancak ahmaklar yapar. Aklı başında olan ve âhirete inanan bir kişi, eğer hasbelkader şeytana uyup bir günâha girdiyse, hemen tövbe ederek Allah'a döner, günâhda ısrâr etmez.
Ne durur dünyâ çokluğu eşkere durur yokluğu
Varlık sarâyın hakîkat âhireti bilmek gerek
Dünyâ nimetleri ne kadar çok olursa olsun yarın hepsi elden çıkacakdır. Bâkî kalacak olan âhiret nimetleridir. Bunu bilen, buna inanan kimse, dünyâya aldanmaz.
Gel imdi dur bu fânîden mahrûm kalmadan bâkîden
Tâ'at kılup bu dünyâdan kullar nasîb almak gerek
Dünyâ âhiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen orada onu biçersin. Öyleyse insan dünyâ hayâtını gafletle ve ısyânla geçirmemeli ve bu dünyâ tarlasına ibâdet, tâ'at, hayır ve hasenât tohumlarını ekmelidir.
Korkar isen sen tamudan gel alçak olgıl kamudan
Ol günü ince köprüden bil kamular geçmek gerek
Cehenneme inanan kimse, Allah'ın azâbından korkar, korkmak ne kelime tir tir titrer. Bu korkunun alâmeti, kendisini o azâba müstehak edecek işlerden uzak durmakdır. İnsanı cehenneme götüren işlerin hepsi de nefsin şeytânî sıfatlarından meydana gelir. Öyleyse cehennemden kurtulmak isteyen her insanın bu kötü sıfatlardan kurtulması lâzımdır. Bu kötü sıfatların en başda geleni kibir diğeri ise ucubdur.
Geçüp gitmek diler isen yâ düşmeyeyim der isen
Şol kazandığın mâlını Tanrı içün vermek gerek
Nefsin en kötü sıfatlardan biri de hubb-i mâl yani dünyâ, mal-mülk, para-pul sevgisidir. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, "Bir insanın kalbinde cimrilik ve îmân aslâ bir arada bulunmaz" buyurmuşlardır. İnsanın bu kötü sıfatdan kurtulması için Allah zekâtı ve sadakayı farz etmişdir. Allah için infâk edenler infâk ettikleri ölçüde bu kötü sıfatın tesirinden kurtulurlar.
Kazandığını verüben yoksulları hoş görüben
Hakk hazretine varuban oddan o kurtulmak gerek
İnfak, hem fukarayı sevindirir hem insana büyük ecirler kazandırır, hem de insanı büyük bir manevî yükden kurtarır. Mal-mülk sevgisini gönlünden çıkaran kişi, manevî bir hafifliğe kavuşur. İnsan, Allah ile arasında perde olan mal sevgisinden kurtulduğu ölçüde Allah'a yaklaşır.
Kur'ân eydür ki "vettakû" gine eydür ki "tezra'û"
Kâhil olup oturmagıl tîz tevbeye gelmek gerek
Takvâ yani Allah'dan korkarak O'nun emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak, Allah'ın emridir. Bu emir Kur`ân-ı Kerîm'de bir çok yerde "vettakû" lafzı ile gelmişdir. "Tezra'u" ise, ekin ekmek, tarlaya tohum atmak, ma'nâsınadır ki hem Kur`ân'da hem de Hadîs'de geçer. Meşhûr bir hadîs-i şerîfde,"Ed-dünyâ mezrû'atül âhire" yani "Dünyâ âhiretin tarlasıdır" buyurulmuşdur. Öyleyse insan dünyâda boş oturmamalı, ömrünü gafletle geçirmemeli ve kendisine bahşedilen bu hayat tarlasını en iyi şekilde değerlendirmeli, o tarlaya verimli tohumlar kabîlinden iyi ameller ekmeli ki âhirette mahsûlünü bol bol alıp ebedî saadete kavuşsun.
Yûnus'un sözü şiirden ammâ aslıdır kitâbdan
Hadîs ile denene key bilgil sâdık olmak gerek
Yûnus Emre Hazretleri, diğer bir çok velîler ve mürşidler gibi sözlerini şiir tarzında söylemişdir ama maksadı, şâirler gibi vezinli, kâfiyeli, kulağa hoş gelen sözlerle sanat yapmak, okuyana/dinleyene keyif vermek değildir. Bu sözlerden, bu şiirlerden maksad, Kur`ân-ı Kerîm'deki hakîkatleri ve Hadîs-i Şerîf'lerdeki hikmetleri beyân ve îzâh etmekdir.
Yûnus Emre
Kuddise Sırruh