13 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Ebû Cehil, Mi'râc sabâhı, Resûl-i Ekrem Efendimize gelerek sordu: "Yâ Muhammed! Sen gece Mekke'den Kudüs'e gitmişsin, öyle mi?". Efendimiz "Evet, gittim" buyurdular. Ebû Cehil yine sordu : "Oradan da semâya çıkmışsın, doğru mu?". Efendimiz "Evet, çıkdım" buyurdular. Bunun üzerine Ebû Cehil, Resûl-i Ekrem Efendimize "Ayağa kalk, bir ayağını yerden kaldır" dedi, Efendimiz de onun istediği gibi yaptı. Ebû Cehil "Diğer ayağını da havaya kaldır" deyince Resûl-i Ekrem Efendimiz "Düşerim" buyurdular. Numun üzerine Ebû Cehil, "Sen daha iki ayağını yerden bir karış havaya kaldıramıyorsun, kalkmış bir de semâya çıkdım diyorsun" diyerek istihzâ etmeye kalkdı. Efendimiz buyurdular ki, "Ben, iki ayağımı birden yerden kaldıramam, doğru ama mi'râca ben kendim gitmedim, Allah götürdü beni. Allah her şeye kâdirdir"
Ebû Cehil akıllı adam, kendi aklına göre de haklı. Fakat akl-ı meâş, insanı denizin kenarına kadar götürebilen bir ata benzer, at insanı denizden öteye götüremez. Denizin ötesine gidebilmek için akl-ı meâd, Allah'a teslîmiyyet ve aşk lâzımdır.
Allah peygamberini mi'râca çıkarmaya kâdir değil mi? Bizi bir katre menîden halk eden, koca ecrâm-ı semâvâtı direksiz tutan Allah için bu büyük bir iş mi zannediyorsun? Gökde güneşi ne tutuyor acaba? Direkle mi duruyor, zincirle mi bağlamışlar? Gökdeki milyarlarca yıldızı kim tutuyor acaba? Bizim bilmediğimiz, makinaların tesbit edemediği sayısız yıldızlar var. Üstelik bütün bunlar bir emirle halkolunmuşdur. O da "kün" emridir. "نَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ innemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kün fe yekûn". Allah bir şeyi murâd ederse "ol" der o şey hemen oluverir. Sen kendin uçamıyorsun ama uçağa binip uçabiliyorsun. Kulların bunu yapabileceğini görüyorsun, biliyorsun da Allah'a bunu çok mu görüyorsun?