8 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Ashâbın ileri gelenlerinden Ebû Zer Hazretleri, eline geçeni dağıtan, mal biriktirmeyen, aza kanâat ederek yaşayan bir zât-ı akdes idi. Halbuki kendisi ilk müslümanlardan olması ve pek çok gazâya iştirâk etmesi hasebiyle gazâlardan elde edilen ganîmetlerden hissesi var idi. İsteseydi krallar gibi yaşayabilirdi. Ona dışardan bakanlar, onu tanımayanlar, onun dervîşâne hayâtını görerek kendisini fukarâ zannederlerdi. Halbuki o fakîr değildi, bilakis zenginlerden zengindi. Çünkü istiğnâ sâhibiydi. Şimdi onun istiğnâsına bir misâl vereceğim.
Emevîlerin saltanatı sırasında Şam valisi Hubeyb kendisine üç yüz dinar göndermiş, "Bununla ihtiyâcını giderirsin" demiş. Üç yüz dinar büyük para. Ebû Zer Hazretleri parayı getiren adama demiş ki "Sen bu parayı geri götür. Bu parayı gönderenler, bizden daha gâfil birini bulamadılar mı? Allah'a şükür, başımızı sokacak bir evimiz ve bir bahçemiz var bizim. Hattâ kırda otlayan koyunlarımız ve kendi arzusuyla bize hizmet eden bir hizmetçimiz de var. Daha fazlasının hesâbını vermekden korkarım ben".
Bir başka zaman Hazret'e sormuşlar, "Sen de filancalar gibi mal mülk sâhibi olmak istemez misin?" demişler. Buyurmuş ki, "Ben krallar gibi yaşamak istemem. Bana her gün yetecek kadar su yâhud süt ve haftada bir ölçek buğday yeter. Resûlullah zamanında benim günlük azığım bu idi. Ölünceye kadar da fazlasını istemiyorum".
Hazret-i Ebû Zer'în şu nasîhatı da pek manidârdır. Buyurmuşlar ki,
Bir malın üç ortağı vardır. Birincisi kaderdir. Sâhib olduğun mâl yâ helâk sebebiyle yâhud ölümle elinden çıkar. İkincisi mirasçılardır. Vârislerin, senin malına el koymak için, bir ân evvel ölüp gitmeni isterler. Ortakların üçüncüsü olarak sen, bu iki ortakdan daha âciz olma. Çünkü Rabbimiz, "لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَۜ len tenâlü'l-birra hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn" buyuruyor. Bak meselâ şu deve benim en sevdiğim mallarımdandı, ben onu kendim için tasadduk etdim".Ebû Zer Hazretleri bu fazîletiyle Peygamber Efendimizin medh ü senâsına da nâil olmuşdur. Efendimiz aleyhisselâm, "Ebû Zer yeryüzünde Îsâ bin Meryem'in zühdüyle yürür" buyurmuşlardır.