8 Eylül 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Peygamber'in çok sevgili arkadaşı, Ebü'd-Derdâ radıyallahu anh. Sen Ebü'd-Derdâ'nın kim olduğunu biliyor musun? Benim pek hoşuma gitdiği için hep söylerim ekseri burada ama gene söyleyelim, işitmeyenler işitsinler yâhud tâzeleyelim işittiğimizi.
Bir gün Azrâil aleyhisselâm Ebe'd-Derdâ'ya gelmiş, demiş ki, "Yâ Ebe'd-Derdâ demiş, görüyorum ki senin kuluben çok ufak. Kış günü ayaklarını soğukdan, yaz günü güneşin hararetinden kendini koruyamıyorsun" demiş. İnsan şeklinde gelmiş, böyle bizim gibi.
"Efendim melekler böyle gelirler mi?". Gelirler. Senin kapını çalar, senden bir yardım ister, vermezsin, mülkün tersine döner. Altın toprak olur sonra, tuttuğun altın. Hiç kimsenin kalbini kırma. Kimsenin ayıbını arama, kendi ayıbını ara. Kendi ayıbını ararsan, kimsenin ayıbını göremezsin. Muhâtabının bir ayıbını görürsün, kendinin bin ayıbını biliyorsun. Ayıp arama! Ayna gibi olma! İnsan şeklinde melekler gelirler. Kimseye hakâret etme! Hakk'a karîb olan ehl-i vuslat halkın içindedir. Başlarına bayrak takmazlar. Bunun manâsı nedir bilir misin? Bütün mü'minlerin birbirine hüsn-i teveccüh etmeleridir.
Gelmiş Ebü'd-Derdâ'ya demiş ki, insan şeklinde gelmiş, "Yâ Ebe'd-Derdâ, kulubeni biraz büyütsen" demişAshâb-ı Soffe'den bu. Bunlar, senin benim yapacağım gibi değil, bir lokma ekmekle Peygamber'in kapısında oturuyorlar. Bir lokma ekmek, bir hırkaya. Resûlullah'ı görmeseler, hasta oluyorlar. Yani ilk üniversite bu, Hazret-i Muhammed Mustafâ'nın kurduğu ilk fakülte. Peygamber fakültesi bu. Artarsa Hâne-i Saâdet'de, ki Cenâb-ı Peygamber çok zaman yemez kendisi, onlara yedirirdi. Bir lokma ekmek, bir hırkaya. Resûlullah'ın evinin önünde oturuyorlar. İnşâallah Medîne'ye gidersen Ashâb-ı Soffe'nin oturduğu yerde namaz kıl, teberrüken. Yeri duruyor orada hâlâ. Bu Ashâb-ı Soffe'den Ebü'd-Derdâ.
"Yâ Ebe'd-Derdâ" demiş, "evini biraz büyütsen" demiş. "Ayakların kış gününde soğukdan, yaz gününde sıcakdan koruyamıyorsun".
Sığamıyor dünyâya! Bizimki sığamıyor, ben sığamıyorum dünyâya. İki arşın yere sığacaksın! Elbiselerini beğenmiyorsun, iki arşın kefene saracaklar. Vücûdunu haramla filan besliyorsun, kurtlar yiyecek. Gel Allah yoluna sarf et bunu sen. Vücûdunu irileştirdin benim gibi yağlandırdın. Allah yoluna sarf et. İbâdet ve tâatda. O da bir ameldir, amel de yükdür adama ama ziyânı yok. Tatlı yükdür o. Hakk yoluna harca. Hakk yoluna ver. Elini, dilini, gözünü, kulağını, her şeyini Hakk yoluna ver, oraya fedâ et. Zâyi etmeyeceksin, ziyan etmeyeceksin. Hakk'dan gayrı nereye sarf ediyorsan zarar edeceksin. Zarar ediyorsun, gidiyor.
Ebü'd-Derdâ tebessüm etdi, dedi ki, "Sen beni takip ettiğin müddetçe bana bu bile çok" dedi.
İşte Ebü'd-Derdâ böyle. Gözünde perdesi olmayan bir zât, sahâbeden.
Yazının başındaki levhada Arapça bir söz var. Meâli şu : "Şaşılır o kimseye ki, ölüm onun peşindedir, o ise dünyânın peşindedir".
www.muzafferozak.com