Efendi Hazretleri Mukaddes Emânetler Dâiresinde

1 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Resulullah
İçinde "Hırka-i Saadet"in de bulunduğu Emânât-ı Mukaddese Dâiresi
Muzaffer Efendi Hazretleri her sene Ramazân-ı Şerîf'de Topkapı Sarayındaki "Emânât-ı Mukaddese Dâiresi"ni ziyâret ederlerdi...Ma'lûm olduğu üzere bu dâirede Resûl-i Ekrem Efendimizden yâdigâr kalan bir "Hırka-i Şerîf" ile "Saç-ı Şerîf", "Sakal-ı Şerîf" ve daha birçok emânetler mahfûzdur...Efendi Hazretlerinin Resûl-i Ekrem Efendimize olan muhabbeti pek ziyâde idi...O derece ki ihvânı ile yaptığı bu ziyâretlerde herkes kendince bir ihtirâm gösterirken, Hazret, yerli-yabancı birçok ziyâretçinin bulunduğu bir yerde, hiç kimseye aldırmadan yerlere kapanarak eşiği öperdi...Müze olarak ziyâret edilen bir yerde, herkesin hürmet ettiği bir Şeyh Efendi'nin, son derece muntazam kıyâfeti ve bütün mehâbetiyle, hem de ayakkabılarla basılan yerlere kapanarak eşik öpmesi pek çok kişi için şaşırtıcı olabilir...Ancak O, bir ömür boyu aşkından yanıp tutuştuğu, Habîb-i Kibriyâ'nın eşiğindeki tozu dahî kendisine şeref bilirdi...Efendi Hazretleri'nin muhabbeti sözde değil özde idi...O, aşağıdaki meşhûr beytin delâlet ettiği ma'nâyı bi'l-fiil yaşayanlardandı...

Gubâr-ı pâyine almam cihânı yâ Resûlallah
Değişmem mûyine heft âsumânı yâ Resûlallah

Efendi Hazretlerinin birçoklarını hayrete düşüren bu hareketi, bir yönüyle O'nun Efendimiz aleyhisselâma muhabbetinin ızhârı, diğer yönüyle de bizlere muhabbet bâbında büyük bir ders idi...

Bu dâirenin önünde bir susuz kuyu bulunduğunu ve dâirenin süpürülmesinden hâsıl olan tozların bu kuyuda biriktirildiğini de O'ndan öğrenmişdik...Ecdâdımızın Resûl-i Ekrem Efendimize kemâl derecede hürmet ve ta'zîmine bundan daha güzel bir delîle gerek var mı?
Efendimiz aleyhisselâmın meşhûr hırkasının muhafaza edildiği sandık
Bu vesîle ile ibretli bir hâtırâyı da sizlerle paylaşmak istiyorum...Yine bir Ramazân-ı Şerîf günü mu'tad ziyâret esnâsında aramızdaki gençlerden biri her nasılsa arkasını "Mukaddes Emânetler"in bulunduğu odaya dönmüş...Efendi Hazretleri daha çocuk sayılabilecek yaşdaki bu arkadaşımıza fenâ halde celâllendi, çok ağır sözlerle azarladı ...O arkadaşımız günlerce bu azarlamanın tesirinden kurtulamadı...Efendi Hazretleri görünüşde ona kızmışdı ama aslında orada bulunan herkese unutulmayacak büyük bir ders vemişdi...Dervîş, Resûl-i Ekrem Efendimizin velev ki eşyâ cinsinden olsun, yâdigâr ve hâtırâlarına bile son derece hürmetkâr olmalı ve ta'zîmde aslâ kusur etmemeli...Eşyâsına bile bu derece hürmetkâr olanın, O'nun getirdiği Kur'ân'a ve sünnet-i seniyyesine ne derece hürmetkâr olacağını sizin takdirlerinize bırakıyorum...

Bu ziyâretlerin diğer bir husûsiyyeti de şu idi...Fâtih'de meşhûr Hırka-i Şerîf Cami-i Şerîfi'nde muhâfaza edilen Hırka-i Şerîf herkesçe bilinir ve her Ramazân-ı Şerîf'de sayısız insan oraya ziyâret için koşardı. Ancak Saray'daki Mukaddes Emânetler Müze içinde kaldığı için maalesef halkımız tarafından ihmâl edilmişdi...Müze'yi ziyâret eder gibi bilet almak mecbûriyeti de bunda etkili olmuşdu zannederim...Efendi Hazretleri her sene oraya gitmekle dikkatleri oraya çekmiş olurdu...
Ecdâdımızın Resûl-i Ekrem Efendimize ta'zîmen bu dâirede 24 saat kesintisiz Kur'ân-ı Kerîm okutturduğunu da Efendi Hazretlerinden öğrenmişdik...Bu güzel âdetin ihyâsı husûsunda da çok teşvîkâtda bulunmuşlar ve 1980'lerin başlarında semeresini de almışlardı...İnşaallah bu konuyu da başka bir yazıda ele alalım...


Topkapı Sarayında muhâfaz edilen bu emânetler, başda Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimize âid eşyâ olmak üzere "Ehl-i Beyt-i Resûlullah"a, "Ashâb-ı Kirâm"a ve diğer bazı peygamberlere aid bazı eşyâlardır...

Bunların büyük bir kısmı Yavuz Sultan Selim Hân’ın Mısır’ı fethi sırasında ve daha sonra oradan getirilmişdir. Emânât-ı Mübâreke veya Emânât-ı Mukaddese tabir edilen eşyânın çoğu Mukaddes Emânetler Dâiresi’nde, bazıları da hazîne, silâh, kumaş ve kütübhâne bölümlerinde bulunmaktadır...

Peygamber Efendimize âid olan veya onun tarafından kullanılan eşyâyı sahâbîler ve ardından gelen nesiller büyük bir titizlikle korumuşlardır. İmâm Buhârî rahimehullah, meşhûr eserinde “Hazret-i Peygamber’in zırhı, asâsı, kılıcı, bardağı ve mührü gibi taksîminden söz edilmeyen ve kendisinden sonraki halîfelerce kullanılan eşyâsı ve vefâtından sonra sahâbe ve diğerlerinin teberrük edegeldikleri saçları, ayakkabıları, kap kacağına ait bâb” adı altında bir başlık açmıştır. Ashâb-ı Kirâm Hazerâtı, Resûlullah’ın tıraş sırasında saç ve sakalından kesilen telleri hazîne gibi muhâfaza etmişlerdir. Aralarında bunların bir tekine sâhib olmayı bütün dünyâya değişmeyeceğini söyleyenler vardır...

"Mukaddes Emânetler"in bir kısmı önceleri Hazîne-i Hümâyun’da muhafaza edilirken II. Mahmud zamânında Has Oda Kasrı’na alınmışdır. Buranın temizliği, buhurlanması ve korunması gibi işler için en büyük zâbitleri has odabaşı olan kırk kadar hizmetli görev yapıyordu. Pâdişâh da kendisini bu görevlilerden biri kabûl eder, "Hırka-i Saâdet" sandığının ve bulunduğu odanın anahtarını yanında tutardı. Muzaffer Efendi Hazretlerinin beyânına göre, dâirede temizlik yapılacağı zaman önce pâdişâh gelir ve teberrüken temizliğe o başlarmış...

Dâirenin temizlik ve buhur maddelerinin saklandığı dolapların anahtarları tülbent ağasında bulunurdu. Ramazân-ı Şerîf'in on ikinci günü "Hırka-i Saâdet" ve diğer emânetler Revan Köşkü’ne nakledilip dâire süpürülür, çinili duvarları, nişler, kapılar gül suyuna batırılmış süngerlerle silinir, ardından öd ve amber yakılarak dâire tütsülenirdi. Has Oda temizliğinden çıkan tozlar, edeben ve hürmeten, dâirenin önündeki mermer bilezikli ve bronz kapaklı kuyuda muhâfaza edilirdi...  Has Oda ağalarınca "Hırka-i Saâdet" tekrar getirilip yerine konulur, Ramazân-ı Şerîf'in on beşinde merâsimle ziyârete açılırdı. III. Murad döneminden halîfeliğin kaldırılmasına kadar Mukaddes Emânetler Dâiresi, Osmanlı pâdişâhlarının en önemli ibâdet ve merâsim mekânıydı. Pâdişâhlar tahta çıkınca ilk biatı burada alır, kızlarının nikâh törenleri burada yapılır, savaşlarda cepheye götürülecek "Sancâk-ı Şerîf" buradan çıkarılırdı. Ayrıca çeşitli vesilelerle yapılan duâlar burada icrâ olunurdu. Cuma geceleri yatsı namazının ardından Hırka-i Saâdet Dâiresi’nde Kur’an okunur, şehzâdelerin hatim, pâdişâhların “irsâl-i lihye” duâ ve merâsimleri bu dâirenin önünde gerçekleştirilirdi. Hırka-i Saâdet Dâiresi’nin pâdişahın kendisinin de içinde sayıldığı kırk kadar görevlisi bulunmaktaydı. Has Oda hademelerinden dört kişinin Hırka-i Saâdet Dairesi’nde kalarak nöbetleşe Kur’ân-ı Kerîm okuması kanundu.  

Velhâsıl, Hazret-i Peygamber’e âid ve O'nunla alâkalı eşyâlara, başda "Ashâb-ı Kirâm" olmak üzere bütün müslümanlar büyük hürmet ve ta'zîm göstermişler ve o eşyâlarla "teberrük" etmişlerdir..."Teberrük" meselesi çok mühim bir mesele olduğu için ayrı bir yazı ile anlatmaya gayret edeceğiz inşâallah...


Âşığa ta’n eylemezdi müftî-i bisyâr-fen
Eger fenn-i aşkdan bilseydi bir mikdâr fen
Şeyhülislâmım diyen bir tıfl-ı ebcedhân olur
Mekteb-i aşkında ol yâr idicek izhâr fen

Bu yazıyı yazdığımız gün acîb bir tecellî eseri olarak Şeyhülislâm Efendinin, bir gazetede yayınlanan mülâkâtında, Sakal-ı Şerîf ziyâreti hakkında pek câhilâne itâle-i kelâm ettiğine şâhid olduk...Yukarıdaki kıt'a ona cevâb-ı kâfî olur zannederiz.
Listeye geri dön