21 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerine gelen bir zât sordu, "Sürhubad ne demek?" dedi. Efendi Hazretleri, "Sürhubad bir cinninin ismi" buyurdular. O zât, "Ama sürhubad yel manâsına değil mi?" deyince, "Doğru yel manâsına ama aynı zamanda bir cinninin ismi". O zât, "Kırmızıymış gâliba" deyince, "Kırmızısı var, yeşili var, siyahı var, sarısı var" buyurdular. "Onlara mı uhruc diyorlar?" deyince, "Evet, çıkın diyor, hangisi girdiyse" buyurdular ve çocukken başına gelen bir hâdiseyi anlatdılar. Buyurdular ki :
Benim de ayağıma cin girdi öyle, beni de bir kadın iyi etdi. Doktorlar, şeyhler iyi edemediler İstanbul'da. İncir ağacına çıkdım, altında kuyu vardı incir ağacının, oradan aşağı düşdüm. Ayağım ters döndü, öyle kaldı.O zât, "çıkmışdır" deyince Efendi Hazretleri "Çıkmadı, hiç çıkmadı, böyle böyle" diyerek ayağının nasıl ters döndüğünü tarif etdiler ve sözlerine şöyle devâm etdiler :
Kilitlendi böyle kaldı ayağım katiyyen düzelmiyor. Doktorlar, hastaneler, hocalar, çıkıkçılar, hiç, imkânı yok. Sonra bir kadına götürdüler beni, Adliye Hanım diye bir kadın, Malta Çarşısında bir medresede oturuyordu, cenâze yıkıyormuş, hocahanımmış kendisi. O, bir ilaç çıkardı, pekmez gibi bir şey, sürdü ayağıma, sonra bu duâyı okudu, sürhubad duâsını ve ayağımı yerine getirdi bırakdı. Bugünkü gibi hatırımda.