Efendi Hazretlerinin Hâfız Efendilere Hürmeti ve Kur'ân Hakkında Tavsiyeleri
9 Haziran 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Efendi Hazretleri, "Ramazân-ı Şerîf"lerde her zamankinden daha fazla Kur'ân okur, okumakla da kalmaz okutur ve dinlerdi...Kur'ân okunuşunu dinlemekden ayrı bir hazz alırdı..."Dilin zevki ayrı, gözün zevki ayrı, kulağın zevki ayrıdır...İnsan hem gözün, hem dilin hem de kulağın hakkını vermeli " buyururlardı...
Kendisi de bir "Hâfız-ı Kur'ân" olduğu halde hâfız efendilere ayrı bir hürmeti vardı...Özellikle genç hâfızları teşvîk eder, taltîf eder, himâye ederdi...Meşhûr hâfız efendilerin tâlibi çok olur, herkes onlara mukâbele okutmak ister, Efendi Hazretleri henüz daha tanınmamış, memleketinden yeni gelmiş, tahsîline devâm eden hâfız efendilere bol bol ihsanlarda bulunarak hatim ve mukâbele okuturdu...Bulunduğu meclise ne zaman bir hâfız efendi gelse, ilmine-irfânına bakmaz, itibar eder, baş köşeye oturturdu...Gelen zât ilmi-irfânı yüksek bir hâfız efendi ise ona daha da büyük hürmet ve ikramda bulunurdu...

Efendi Hazretleri mutâdı üzere, her Ramazân-ı Şerîf'de, hergün ikindiden sonra Bayezid Câmi-i Şerîfine gider ve orada okunan mukâbeleleri dinlerdi...Mukâbeleler bittikten sonra o tadına doyulmaz Ramazân sohbetlerine başlar ve iftara çok az bir vakit kalıncaya kadar herkese açlığı-susuzluğu unuttururdu...Bu sohbetlerde hâfız efendiler de hazır bulunurlar, sohbet esnâsında yeri geldikçe bazı âyetleri onlara okuturlardı...
Cümle ehlullahın Ramazân-ı Şerîf'de Kur'ân'ı çokça okuduklarını beyân ederek meselâ İmâm A'zam Hazretlerinin her Ramazân-ı Şerîf'de 61 hatim indirdiğini söylemişlerdi...Bir hatim gündüz, bir hatim gece okurlarmış, bir hatim de teravihlerde birer cüz okumak suretiyle 61'e tamamlarlarmış... Hâfız Efendilerin Ramazan hâricinde bile haftada en az bir hatim okumalarını tavsiye ederdi...Hâfız olmayanların Ramazân-ı Şerîf'de günde en az bir cüz okuyarak Kur'ân'ı hatmetmelerini, Ramazan hâricinde de herkesin en azından bir hizb okumalarını tavsiye ederlerdi...
Kur'ân okumayı bilmeyenlerin mutlakâ okumayı öğrenmeleri gerektiğini ve sâdece okumakla kalmayıp ma'nâsına da âşinâ olmanın gerektiğini şu enfes teşbîh ile ifâde ederlerdi :
Sevdiğin bir kimse ya da sevgilin sana bir mektup gönderse, o mektup da anlamadığın bir lisân ile yazılmış olsa, mektup gece bile gelse, kapı kapı dolaşıp ne yazıyor diye sorar öğrenirsin, değil mi? Allah'ı sevenler de Kur'ân'ın ma'nâsını bu şekilde öğrenip, âşinâ olurlar...
Kur'ân'a hürmetin nasıl olması gerektiğini de bir seferinde şöyle beyân etmişlerdi :
Kur‘ân-ı Kerîm’e tutunduğumuz zaman, bütün dünya bizim olup, azîz olan kitâbullah bizleri de azîz etmişdi. Kur'ân'ı terk edince, girdâb-ı belâya düşüp, helâk ve zelîl olduk. "Efendim, hürmet ediyoruz ya, hemen her evde bir Kur'ân var, duvarda asılı duruyor, öpüp başımıza koyuyoruz" dersen, senin hürmet ettiğin Kur'ân değil, Kur'ân-ı Kerîm’in kalıbıdır. Yani kağıdı, mürekkebi ve ma'nâsının kalıbı olan harfleridir. Bu şekilde hürmet edenlerin çoğu, Kur'ân'ın kalıbına hürmet edip, rûh-i Kur'ân olan ahkâm-ı ilâhiyyeyi ayak altı ediyorlar. Meselâ, yalancı olan birisi, Kur'ân'ın kalıbına zâhiren hürmet etse bile, hakîkatde o kimse Kur'ân'ı ayakları altında çiğnemektedir!...
Efendi Hazretlerinin "fem-i muhsin"inden kaydedilen şu kıraat kayıtlarını da bu vesîle ile teberrüken şuraya derc edelim...
Listeye geri dön