Efendi Hazretlerinin Ölümden Dönmesi ve Ragıp Bey'in Vefâtındaki Sır

1 Mart 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Şifa
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, 1984 senesindeki son Amerika seyahatlerinde bir sohbet esnâsında buyurdular ki :
Ben bu sefer öleceğim diye geldim buraya. Çok hastaydım. Burada üç saat, ilk geldiğim Cuma gecesi, burada üç saat içeride nefes alamadım, Azrâil' le beraber kefeni zor yırttık, ikimiz karşılıklı. Neyse hanım geldi bizim, ağzı duâlı mübârek, okudu üfürdü, ondan sonra iyileşdim, açıldım biraz. Bizim hanımın nefesi çok şifâlı. Okudu beni. Ama üç saat. Emîn olun ki. Allah şâhiddir. Hiç hâlim yokdu yani gidiyorduk âhirete. Zorla doktordan randevu almışlar. Götürdüler beni tamir etdirdiler doktora. Tamir yapdı doktor, benim içimi dışımı filan. Sonra iyileşdim, şimdi iyiyim. Dün akşam nasıl zikretdim görmüyor musun? Delikanlıları çıkarırım dışarıya.
Adamın birisi gitmiş câmiye, duâ ediyormuş Allahu Teâlâ'ya. "Yâ Rabbi, gözüm görmüyor, gözüme fer ver". Doktora bunu anlatdım, bu doktora. Buna da anlatdım onu. Bu hikâye güzel, hoşuma gidiyor. "Gözüm görmüyor, gözüme fer ver. Elimi tutamıyorum, elime kuvvet ver. Ayağımda derman yok, midem hazmetmiyor, peklik var dışarı çıkaramıyorum". Böyle duâ diyormuş. Bektâşi dinlemiş, dinlemiş. Sokulmuş yanına, "Ulan herif!" demiş, "Allah senin tamirâtınla mı uğraşacak" demiş, "seni gebertir, senin yerine yenisini halk eder" demiş. 
Doktora söyledim, "hiç bir tarafım tutmuyor benim şimdi" dedim, "tamîrâtla hiç uğraşma" dedim. "Yok" dedi, "yapacağız, tamîrât edeceğiz" dedi. Korkud doktor da evvelâ. Korkdu. Ne kan aldı, ne irin aldı, ne kazurata bakdı, ne idrara , dedi ki, "Ne yersen ye" dedi bana. Evvelâ korkdu doktor benden. Sonra ikinci hafta gitdim, "Aaa! Düzelmişsin" dedi. "Sağlam bir bünyeye mâliksin sen" dedi, bilmem ne dedi falan fıstık dedi. 
Asıl mühim davâ o değil. Çok mühim bir mesele var. Çok mühim benim için. Belki siz bunu hazmetmezsiniz ama benimki hazmeder. Râgıp Bey, vefât etdi evvelsi günü. Râgıp Bey benim hizmetime bakardı, beni severdi. Ben ona emretmedim, benim hizmetime bak diye. Severdi bana hizmet etmeği. O kadar beni severdi ki, ikide birde bana, "Allah benim ömrümü sana versin, Allah benim ömrümü sana versin" diye bu şekilde böyle duâ ederdi. Vallâhi ve billâhi. Gâlibâ onu kurbân verdik. Adamcağız öldü üç gün evvel, ben iyi oldum. Benim yerime o gitdi gâlibâ. Karısı duymasın, kafama takunyayla vurur. Yaaa! Şâhidim var, bak Kemal Baba. İkide birde, "Allah benim ömrümü sana versin, Allah benim ömrümü sana versin" diye böyle bana duâ eder bu şekilde. Ben çok rahatsız geldim buraya yani. Karıma vasiyet etdim. Karıma dedim ki, "Dönelim Türkiye'ye" dedim. "Çok rahatsızım, burada ölürsem, buradan cenâzemin Türkiye'ye gitmesi güç olur" dedim, "hemen kalkalım gidelim". "Sahi mi söylüyorsun?" dedi. "Vallâhi gidelim" dedim, "çok fenâyım ben" dedim. Vasiyet etdim karıma gidelim diye. O kadar fenaydım. Râgıp Bey ölünce bu sefer ben sıhhatlandım. Demek ki onun duâsı kabûl oldu. Onun ömrünün geri kalanını bana verdi Allahu Teâlâ. Delikanlı gibiyim şimdi. Sözler tohumdur, söz ağızdan çıkdı mı bir daha geri dönmez, manevî tarlaya atılan tohum gibidir, istikbâlde meyvasını meydana koyar. Yaaa! Olur öyle bazen. 
Bak şey de öyle. Nedir o, Mesnevî'yi yazan İsmâil Ankaravî Hazretleri, Mesnevî'yi yazacağı vakit, demişler ki, "Yâ Şeyh, Mesnevî'yi bir şerh et" demişler, "biz de okuyalım istifâde edelim" demişler. Yedi cild üzerine Hazret-i Şeyh yapmış. Yedi cild üzerine. Her biri bu kalınlıkda böyle kitâb. Yedi cild. Fakat birinci cildi yazmış, rüyâsında demişler ki, "Geliyorsun âhirete" demişler. Sabahleyin kalkmış, toplamış dervîşlerini, "Benden Mesnevî'yi istediniz, ben de yazmaya başladım. Birinci cildini yazdım bitirdim. Amam ben âhirete gideceğim, Mesnevî yarıda kalacak. İçinizde bedel var mı gidecek, bana bedel?". Ganem Dede diye bir dede varmış, Ganem Dede. Meşhûr Ganem Dede. Demiş, "Şeyhim, ben varım" demiş. "Fâtiha" demişler, Ganem Dede ölmüş, onun ömrünü Şeyh'e vermişler, Şeyh Mesnevî'yi bitirmişdir. 
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön