Emin Işık Hoca İle Tasavvuf Hakkında Sohbet

3 Kasım 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Merhûm Emin Işık Hocaefendi ile tasavvuf hakkında yapılan bir mülâkâtın bir kısmını buraya kaydetmekde fayda gördüm. Emin Işık Hocaefendi, kıymetli bir hâfız, hoca ve âlim olarak tanınmış olsa da o aynı zamanda ârif-i billah bir mürşid-i kâmil idi. Bunu pek belli etmezdi, onu bilenler bilirdi. Gençliğinde pek çok zevât-ı âlî-kadirden istifâde etmiş, feyz almış, kemâle geldikden sonra da hakîkat deryâsından nice inciler, mercanlar çıkarmış ve bunları halkın istifâdesine sunmuş bir zât-ı muhterem idi. Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinden de çok istifâde etmiş, O'nun sohbetlerinde bulunmuşdu.

Hocaefendi bu mülâkâtında, hem tasavvufun ne olduğunu pek güzel sûretde îzâh ediyor hem de modern insanın niçin tasavvufa çok ihtiyâcı olduğunu beyân ediyor. Umuyorum ki, Hocaefendi'nin bu beyânâtı pek çok kişinin aklındaki soru işâretlerini giderecek, tasavvufun ne olup ne olmadığını anlamamıza yardımcı olacakdır.
  • Tasavvufun temel meselesi nedir?
Tasavvufun temel meselesi, ruhun beden üzerine hakimiyetini sağlamaktır. Başka bir meselesi yoktur. Beden bizim dünya işlerimiz, dünya lezzetlerimizdir. Ruh da Cenab-ı Hakk'ın bu beden içindeki, bize gönderdiği kendi iradesidir. Ruh ilahi bir nefestir. İnsan ruhsal yönüyle ilahi bir varlıktır. Sen ruhsalı ve kutsalı bir tarafa bıraktığın zaman hayvan durumuna düşersin. İnsan ruhsal ve kutsal olana saygısı olan ya da o tarafa meyli olan kişidir. Beden bizi dünya lezzetlerine çeker. Şurada bir horoz dövüştürsek bin kişi toplanır ama namazdan oruçtan bahsedecek olsak üç kişi gelir. İnsanlar, çocuklar, gelişmemiş insanlar bedensel zevklerle tatmin olmaya çalışırlar.
  • Tasavvufu nasıl tanımlıyorsunuz?
Allah'ı kendi içimizde bulmaya giden yoldur tasavvuf yolu. Tasavvuf, otoban ya da trenle, uçakla değil tünel kazarak gitmektir. Tarîkat tek kişilik yoldur. Patika demektir zâten. Şerîat ise cadde demektir. Herkesle birlikte gidilecek yol demektir.
  • Tasavvuf illa gerekli mi?
Gerekir. Çünkü insan iki taraflıdır. Bir sosyal yönümüz, bir de psikolojik yönümüz vardır. Psikolojik tarafımız öz malımızdır. Kendini ihmal edip topluma verdiğin zaman sıradan biri olursun. Ama ben olacağım dediğin zaman, kendi varlığının farkında olmak lazım. Varlığının kime ait olduğunu bilmek lazım. Biz toplumun malı gibi görünüyoruz ama Allah'ın malıyız, kuluyuz. Tasavvuf Allah'a kul olma sanatıdır. Tasavvuf bir sanattır. Meslek gibi çabayla öğrenilir. Çok tarifinin olma sebebi de herkesin kendi kendinin farkında olma metodunun farklı olmasındandır.
  • Tasavvuf modern hayatta yaşanabilir bir şey mi?
Daha çok yaşanması lazım. Modern hayat bizi kendi dışımıza çekiyor. O kadar cazip ki, tabiatı unutturacak kadar. Bugünün insanı tarikata daha çok muhtaç. Çünkü bu hayat insanı kendinden alıp götürüyor. Sanal, yapmacık bir dünyada yaşıyoruz. Hepsi insan eliyle yapılmış. Doktor bile hastaya dokunmuyor. Yazıyor tahlili, makinaya veriyor. Çıkan sonuçtan teşhis koyuyor. Eski doktorlar boğazına bakar nabzını sayar, ateşi var mı eliyle bakardı. Tamamen teknolojiye teslim olmuşuz.
  • Böyle bir ortamda tasavvufu nasıl yaşayabiliriz?
Bunların hepsi bizi bizden çalıyor. Cep telefonunu veriyor ama seni senden çalıyor. "Ben kimim, neyim, niçin yaratıldım" diyecek vakti bırakmıyor sana. Bu teknoloji zalimine teslim olmak istemeyenler ona kul olmak istemeyenler bir yerde duruyor. "Ne yapıyoruz biz. Ne zamana kadar sürecek böyle" deyip arayışa giriyor. Şimdi bütün gençler maneviyat arıyorlar. Bunları bu arayışa sevk eden teknolojinin, sanal yaşamın acımasızlığıdır.
  • Gençlerde maneviyata mı yönelim var?
Çok. İlgi çok, bilgi yok. Gençler ilk buldukları "mürşidim" diyene gidiyorlar. Hazret-i Mevlânâ mürşidin kim olduğunu tarif ediyor. Mürşidin vazifesi arayış içindeki o çocuğu kendine bağlamak değil, Allah'a bağlamak. Hazret-i Mevlânâ "Bir mürşid eğer bir tâlibi kendine bağlamaya çalışıyorsa şeytanın ortağı olan bir hâindir. Eğer Allah'a bağlamaya çalışıyorsa hakîkî mürşiddir" diyor. Hangisi daha çok? Elbette sahtesi hakîkîsinden çok. Her yerde her zaman öyle. Yüz mürşid varsa beş tanesi hakîkî, Allah için çalışıyor. Bir kısmı şöhret için, bir kısmı menfaat için, bir kısmı saltanat kurmak için çalışıyor.
  • Tasavvuf dünyadan elini eteğini çekmeden yaşanabilir mi?
Dünyadan elini eteğini değil gönlünü çekeceksin. Tasavvuf bizi meşgul eden ne kadar güzellik, harika icatlar varsa onlara gönül bağlamamaktır. Bunlar eşyadır, alettir. Tabii kullanacaksın, içinde yaşıyorsun. Ama bunlara gönlünü vermeyeceksin. Bunları yaratanı yaratana vereceksin. Servet sahipleri de öyle. Paraya tapanlar da vardır, kullananlar da. Tasarruf edenler de vardır, paranın esiri olanlar da. Muhabbetini nimete değil, nimeti verene vereceksin. Bazı çok yılmış insanlar tamamen modernizmi reddediyor. Her şeyi bir tarafa bırakıp kendini kurtarmaya çalışıyor. Onlar yaralı kaplanlardır, özeldir, istisnadır.
  • Yaşantısını bağdaştıramadığımız bazı ünlüler tarikatlara gidiyorlar. Tasavvufla ilgileniyorlar. Bu bir moda mı sizce?
Kurtulmak istiyorlar. Yüzme bilmeyen insanın havuza gidip yüzme öğrenmesi gibidir. Din bilmiyorlar, hiçbir şey bilmiyorlar. Gelip ehlinden bir şeyler öğrenmek istiyorlar. Gelmeyin mi diyelim onlara?
  • Günümüz Müslümanlarına baktığınızda ne görüyorsunuz?
Onlara yakışmayan şeyler de, çok güzel şeyler de görüyorum. Onlara yakışmayan zaaf görüyorum. Mesela umre organizasyonlarını Ümmet-i Muhammed'in ilme, cihada ihtiyacı varken israf olarak görüyorum. İbadet demeye dilim varmıyor, seyahat demeye de dilim varmıyor. Gidenlerde samimi olanlar da çok ama on dakika namaz kılınıyorsa iki saat laklak ediliyor. Gaflet görüyorum Ümmet-i Muhammed'de. Türkiye İslam ülkeleri içinde durumu en iyi olan belki de. Fas'tan Filipinler'e kadar bütün İslam dünyası bugün Batı'nın, emperyalizminin sömürgesidir.
  • Gördüğünüz iyi şeyler ne?
Dine dönüş var. Bizim zamanımızda tüm Türkiye'de on beş Kur'an kursu vardı. 1946'da demokrasi havası estirmek için Kur'an kursu açılmasına izin verdiler. Antakya'ya Kur'an kursu açıldı, on beş talebesi vardı. Şimdi binlerce Kur'an kursu var. Çok sathi bir bilgi, yüzeysel ama buna da şükür. 'Hiç yok'a göre bu da bir şeydir. Çocuk Kur'an'ı okuyabiliyor. Manasını bilmiyor belki ama hepsi de Cüneyd-i Bağdadi olacak değil. İçlerinden ilim yoluna girecekler olacaktır. Onlara da bizim sahip çıkmamız lazım. Gelişmeler hemen olmaz. Nesiller ister. Biz üç yüz senede bu hale geldik. Bir üç yüz sene ister ki düzelsin.
  • Tasavvufla ne zaman tanıştınız?
Babam aynı zamanda Nakşi tarikatına mensuptu. Kuddusi Divanı okurdu, sesi çok güzeldi. Oradan bir zevk, neşe halinde tasavvuf zevkim vardı. Ama esas tasavvufa girişim gördüğüm bir rüya üzerine oldu. Rüyamda Hazret-i Mevlana'yı gördüm. "Sen bizimkileri beğenmiyorsun ama sen bize emanet edildin. Gel bakalım" dedi. Rüyada beni çekti. Çok enteresan bir rüyaydı. Otuz yaşlarındaydım, Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitireli iki sene olmuştu. Ben hep Cerrahîlerle beraberdim, cemaatimin yarısı Cerrahî idi. Rahmetli Esat Gülüm, Hüseyin Gülüm, İbrahim Tansu, Kahveci Mustafa. Kandil geceleri Mevlit okumaya Karagümrük'teki Cerrahî Dergahına gidiyorduk. Şeyh Fahreddin Efendi vardı.
  • Muzaffer Ozak'ı tanır mıydınız?
Çok severdim. Eski kitapları oradan bulur temin ederdik. Hatta benim haberim olmadan eline geçen, bana uygun bir kitap bulursa hemen bana ayırırdı. Mesela İbn Arabi'nin Resâil-i İbn-il Arabî diye yirmi yedi risalelik bir kitabı var, Dakka'da basılmış, eline geçince bana ayırmış. "Buna ne vereceğiz hocam" dedim. "Sonra verirsin" dedi. Aybaşında "elli lira ver yeter" dedi. Çok sonra kitabı karıştırırken iç sayfalarında bir yerde "fiyatı üç yüz elli lira" yazıyordu. Zannediyordum ki bunu sadece bana yapıyor ama bütün ilim talebelerine aynı şeyi yapıyormuş. Gerçek sahaf odur. Kitabın fiyatı değil adamın fiyatı var orada.

Nefsine uymagıl zinhâr bir mürşide yetiş ey yâr
Mürşidden alanlar haber nefsin hâlin bilse gerek
Özleyenler mürşidini bekleyenler eşiğini
Alır nefis kılıcını nefsin boynun ursa gerek
Tutanlar şeyhin sözünü hâk edenler kendözünü
Yumanlar zâhir gözünü bâtın gözü görse gerek
Hakdır erenler nefesi lâyık kılsın Çalap bizi
Muhtasar edelim sözü ma'şûka ulaşsa gerek
Listeye geri dön