3 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, Süleyman Peygamber'in Hüdhüd'ü şiddetli bir azâb ile tehdîd etmesi hakkında buyurdular ki :
Peygamber kuşa nasıl azâb eder? Gözünü çıkarsa yâhud bacağını kırsa yakışmaz Peygamber'e. Kendi cinsinden başka kuşların arasına koyacakdı onu. Zîrâ bundan büyük azâb olmaz. Kendi meşrebinden olmayanlarla bir arada olmak, en büyük azâbdır.
Yukarıdaki levhada bu hakîkati dile getiren Farsça bir kıt'a var. Aslını da tercümesini de verelim :
گرچه زندان است بر صاحبدلان
هرکجا بویی زوصل یار نیست
هیچ زندان عاشق مشتاق را
تنگتر از صحبت اغیار نیست
Gerçi zindandır gönül ehline
Yâre vuslat ümîdi olmayan her yer
Ammâ müştâk olan âşıka hiçbir zindan
Ağyâr ile sohbetden daha dar olmaz
İşte bu hakîkate binâen ehl-i dünyâ, ehl-i dünyâ ile, ehl-i ukbâ, ehl-i ukbâ ile bir arada olmakdan hoşlanır. Biri diğeri ile beraber olmakdan hazzetmez. Ne dünyâya ne ukbâya rağbet eden ehlullah ise, bu iki tâifeden de hazzetmez, onların sohbetinden zevk almaz, ancak kendileri gibi Hakk'a âşık olanların sohbetinden hoşlanır.
Evlilik, arkadaşlık, ortaklık gibi husûslarda da bu böyledir. Meşrebler birbirine uymazsa, hayât her iki taraf için de zindan olur.
Asıl mühim mesele de şudur. İnsan iki unsurdan yaradılmışdır. Biri rûh, biri beden. Rûh ulvîdir, beden süflîdir.Bu ikisi arasında büyük bir zıdlık vardır. Beden kendisi gibi süflî şeylerden hoşlanır. Rûh da kendisi gibi ulvî şeylerden zevk alır. Bedenin haz aldığı şeyler rûha sıkıntı verir, rûhun zevk aldığı şeyler de bedene ağır gelir. "Lâ râhate fi'd-dünyâ" yani "Dünyâda rahatlık yokdur" sözünün bir hikmeti de budur. Zîrâ bedenin isteklerini yerine getirip rûhlarını ihmâl edenler, manen sıkılırlar. Rûhun isteklerini yerine getirip bedenlerini ihmâl edenler de maddeten zorluk çekerler.
Cihânda cennetü'l me'vâ muvâfık yâr ile hemdemdir
Muhâlif şahsa yâr düşmek bu 'âlemde cehennemdir