11 Nisan 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
"En büyük felâket Allah'ı unutmakdır"demişdik. Öyleyse en büyük saâdet de zikrullahdır. Bunda hiç şek ve şübhe yokdur. Ne var ki, Allah'ı unutmanın yani gafletin dereceleri olduğu gibi, zikrullahın da dereceleri vardır. Şöyle ki,
- Kimisi Allah'ı yalnız dara düşünce hatırlar, refaha çıkınca hemen unutur. Kimisi de darda da varda da Allah'ı zikreder. Bu ikisi arasında büyük fark vardır. Birincilerin zikri samîmî değildir, menfaat îcâbıdır, bu yüzden de makbûl değildir. İkincilerin zikri ise hasbîdir, muhlisânedir, bu yüzden Allah katında makbûldür.
- Kimisi Allah'ı belli zamanlarda ve belli mekânlarda zikreder. Meselâ kandilde, Ramazan'da, Cuma'da, câmide, namazda hatırlar ama sonra hemen unutuverir. Eli kârda gönlü yârda olanlar ise zikrullahı belli bir zamâna ve mekâna tahsîs etmezler. Meselâ câmide iken Allah'ı zikredip câmiden çıkdıkdan sonra unutmazlar.
- Kimisi Allah'ı yalnız lafzen zikreder, isimlerini anar, sıfatlarını sayar. Kimisi de hem lafzen hem manen zikreder yani Hakk'ın isim ve sıfatlarını tekrarlamakla kalmaz, bu isim ve sıfatları eşyâ üzerinde müşâhede ederek de Allah'ı zikreder. Bu ikisi arasında da büyük fark vardır.
- Kimisi de Allah'ı hiç hatırlamaz, kopkoyu bir gaflet ve zulmet içinde ömrünü tüketir. Buna mukâbil öyle kullar vardır ki onlar Allah'ı hiç unutmazlar. Bunlar arasındaki fark de ölü ile diri arasındaki fark gibidir.
Kişinin gafleti hangi derecedeyse, felâketi de o derecede olur. Kişinin zikri hangi mertebedeyse saâdeti de o mertebede olur. Şöyle ki
- Allah'ı unutan kişi ne kadar bolluk içinde olursa olsun aslâ rahat edemez, huzûr duyamaz, dâimâ bir darlık ve sıkıntı içindedir. Gaflet ne kadar derin olursa huzursuzluk ve sıkıntı da o kadar büyük olur. Her türlü nimete sâhip olduğu halde derdine çâre aramak için psikologların ve psikiyatristlerin kapılarını aşındıran pek çok insan vardır. Nitekim Cenâb-ı Hakk, "Zikrimizden yüz çevirenin geçimini muhakkak dar ederiz" buyurmuşdur.
- Allah'ı unutmayan kişi ise dâimâ bir huzûr ve sâadet içindedir. Fakîr de olsa, hasta da olsa, yaşlı da olsa, sakat da olsa, başka bir derdi de olsa, o hep sürûr içindedir, kalbi ferahdır, içi rahatdır. Nitekim Cenâb-ı Hakk, "Kalbler ancak zikrullah ile mutmain olur" buyurmuşdur. Dâimâ Allah ile berâber olduğunu bilen, O'nu hiç unutmayan bir kimse için korku da mahzûniyyet de yokdur. Zîrâ Allah, "Beni zikredeni zikrederim" buyurmuşdur.
Gerek gâfillerin felâketi, gerek zâkirlerin saâdeti yalnız bu âleme münhasır değildir, berzah âlemi ve âhiret âlemi için de geçerlidir. Gâfiller bu âlemde ömürlerini zulmet ve kasvet içinde geçirdikleri gibi, berzah âleminde de, âhiret âleminde de zulmet içinde kalacaklar, zikir ehli ise hem bu âlemde, hem berzahda hem de âhiretde safâ içinde olacaklardır.
Müjdeler olsun Allah'ı unutmayanlara! Müjdeler olsun Allah'ı çok zikredenlere! Müjdeler olsun zikrullahdan lezzet alanlara! Müjdeler olsun kalblerini zikrullah ile safâya erdirenlere!
Boşa geçirme fırsatı
Hakk zikrine et rağbeti
Bul dü cihânda 'izzeti
Gel fırsatı fevt eyleme