En Büyük İsraf Ömrü Hebâ Etmekdir

1 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vakit
Hazret-i Mevlânâ bir vaazında, Sûre-i Zümer'deki "قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ / Kul yâ 'ıbâdiyellezîne esrefû 'alâ enfüsihim lâ taknetû min rahmetillâh, innallâhe yağfiruz zunûbe cemî'â, innehu hüvel gafûrur rahîm" âyet-i kerîmesini îzâh ederken buyuruyorlar ki :
Bu âyet-i kerîmenin başındaki "Yâ/Ey" hitâbı uzağa seslenişdir. Yani bu hitâb, şeytanın vesvesesi ile ana caddeden uzağa düşenleredir. Bir kervan çölde yolunu şaşırınca, kervandakiler ihtilâfa düşerler ve kimisi yol bu tarafda kimisi de yol öbür tarafda diye fikir yürütürler. Şeytan da "Hah, şimdi tam fırsatını buldum" der ve yoldan oldukça uzak ve aykırı bir yere gider ve oradan kervandakilerin âşinâ olduğu bir sesle ve gâyet hoş bir edâ ile ve pek fasîh bir lisân ile "Gelin! Gelin! Yol bu tarafda" diye nidâ eder. Yolunu kaybeden kervan ehli, o şaşkınlık içinde, kendilerine tanıdık gelen müşfik bir ses duyunca hemen sesin geldiği tarafa doğru seğirtir. Bir hayli gittikden sonra sesin sâhibini göremeyince, "Bizi çağıran buradaydı, acabâ nereye gitti ki?" diye söylenirler. Bilmezler ki kendilerini çağıran o sesin sâhibi onlara merhamet eden bir yol gösterici değil, tam tersine kervanın yolunu kesen bir şakîdir. Kervan ehlinden bazıları geri dönmek ister, diğer bir kısmı ise ısrarla şeytanın gösterdiği yanlış istikâmetde yürümeye devâm ederler. Hakk'ın inâyetinden mahrûm olan bu gibi kişiler, yani dalâlet çölünde şeytanın ardına düşenler, o çölde açlıkdan susuzlukdan helâk olup giderler. Kurda kuşa yem olurlar. 
Hakk'ın inâyetine mazhar olanlar ise, dalâlet çölünün ortasında "رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik, eğer sen bize mağfiret etmez, bize merhamet etmezsen, muhakkak husrânda kalırız" diyerek Allah'a yalvarmaya başlarlar. Allah teâlâ onlara ma'sûm bir peygamber gönderir, o peygamber onlara Allah'ın kelâmı ile şöyle seslenir : "Ey nefslerine uyarak haddi aşan kullarım, sakın Allah'ın rahmetinden ümîdinizi kesmeyin. Allah günâhların hepsini bağışlar. Şübhesiz O, çok affedici ve çok merhametlidir"
Sen sanma ki haddi aşmak ve israf, birkaç kuruşu boş yere haracamandır ya da bir kaç yük buğdayı hesâbını bilmeden sarfetmendir ya da mîrâs olarak eline geçen malı mülkü, yiyip içerek elden çıkarmandır. Asıl büyük israf, azîz ömrününü boşa geçirmendir. Çünkü bir anlık ömür, yüzbinlerce altına alınamaz. Mücevherler vakitle alınabilir ama vakitler mücevherlerle alınamaz. Yani ömrün olursa harcadığın serveti tekrar kazanman mümkündür ama harcadığın vakti hiç bir servetle bir daha geri getiremezsin.
İbret al azîzim gel bu devrândan
Sana hiç fayda yok seyr ü seyrândan
Gün olur göçersin dehr-i vîrândan 
Ayırma gönlünü emr-i Kur`ân'dan
Listeye geri dön