13 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Ey âşık-ı sâdık! En büyük kerâmet, istikâmetdir, doğrulukdur. Hakk yoldan sapan bir kimseyi hak yola getirrneğe muvaffak olmakdır. Yoksa, duvarları yürütmek, olmayacak hayaller peşinde ömür çürütmek, çiviyi yutmak, yılanı tutmak, su üstünde yürümek, seyredenlere çeşit çeşit hâl ve şekillerde görünmek, kuş gibi uçmak, etrafa dehşet saçmak kerâmet değildir. Belki bunlar da birer ma'rifet sayılabilir ama, insanlığa yarar bir iş ve davranış değildir. Bu ma'rifetler, iz'ânı kıt ve kısır olan münkirleri îmâna davet için olursa belki ma'zûr görülebilir.
Ehlullah, buyurmuşlardır ki, "Nice su üstünde yürüyenlerden efdal olanlar, insanlığı cehil ve küfür zulmetinden kurtarmak için susuz öldüler". Bu mutlu ve kutlu kişiler, hâşâ, ölmemişler, belki olmuşlardır. Ölen, ancak hayvandır. İnsanlığı kurtarmak için ölenler ise ölmezler, olurlar. Yâr-ı kadîmin indinde mahbûb-u hakîkî ile cümbüş ederler. Onların nûrlu ve mübarek yollarından giderek târihe şân ve şeref verenlerin de, târihin altun sâhifelerine şeref veren mutlu ve kutlu kişiler olarak kayd olundukları ve mübârek isimlerinin kıyâmete kadar tebcîl ve ta'zîm olunacağı muhakkakdır.
Allah aşkıyla süslenen kalb ve kalıp sâhibleri, insanlığı cehil ve küfür zilletinden, dalâlet mezelletinden kurtarmağa çalışırlar. Bu nev'iden Hakk âşıklarının gözleri, Hakk'dan gayrı bir nesne görmez. Kulakları da, Hakk kelâmından gayrısını duymaz. Dilleri, dâimâ Hakk'ı zikretmekden ve insanlığı Hakk'a davet etmekden gayrı söz söylemez. Gerçek âşıklar, kalblerinde Hakk aşkından gayrı bir sevgi taşımazlar. Onun için de, ayakları Hakk için yürür, elleri Hakk için tutar, Hakk için çalışırlar, Hakk için konuşurlar, Hakk için yazarlar. Zîrâ onlar için Hakk'dan gayrı nesne yokdur.