10 Ekim 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Bilmiş ol ki, musîbetlerin en büyüğü, Allah ile kulun arasında bir hicâbın bulunmasıdır. Her kim bu musîbetden kurtulursa, ondaki diğer bütün musîbetler yok olur. Çünkü Allah'a âşık olan kişi sarhoşdur. Sarhoş, sekr hâlinde mûsibetlerin acısı duymaz, ancak sarhoşlukdan ayıldığı zaman elem duyar. Allah'dan mahcûb olma musîbeti, ancak insanın Allah'dan gayrı her şeyden tecrîd olmasıyla kalkar yoksa ebediyyen ortadan kalkmaz. Allah'ın şu âyetindeki tehdidinden daha ağır bir tehdid yokdur : Allahu Teâlâ, "كَلَّا بَلْ۔ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ Hayır, hayır! Bilakis onların kisb ettikleri kalblerini paslandırmışdır" buyurmakdadır. Nice tâatlar vardır ki, sâhibini itâat edilenden yani Allah'dan perdelemişdir. Nice nimetler vardır ki, sâhibini o nimeti veren mün'im-i hakîkîden yani Allah'dan uzaklaştırmışdır. Nice uyuyan kişiler vardır ki, Allah onları uykularından sonra uyanıklık ile rızıklandırmışdır. Nice uyanık kişiler de uzun bir uyanıklık döneminden sonra uykuya dalmışlardır. Nice fâcirler vardır ki, Allah onları velâyetle rızıklandırarak ebrâr derecesine ulaştırmışdır. Nice zâhidler de vardır ki, velâyet derecesinden düşer ve fâcirlerin gittiği yollara sülûk ederler. Nice güzel amel işleyenler vardır ki, onların amellerine bakmaları, Allah katındaki daha kıymetli nimetleri görmelerine mâni olur. Hattâ gözleri kör olur da Allah'a ulaşdıklarını zannettikleri halde O'ndan çok uzaklaşmış olurlar. Ârif için, velev ki göz açıp kapayıncaya kadar olsun, hicâbdan daha büyük ve daha şiddetli bir musîbet yokdur. Kula verilebilecek cezâların en büyüğü, Allah'dan mahcûb ve uzak olmakdır.