"Ene Medînetü'l-İlm Ve Aliyyün Bâbuhâ" Hadîs-i Şerîfi

24 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
"Eve kapısından girilir" başlıklı yazımızda " وَأْتُواْ الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا ve’tûl buyûte min ebvâbihâ" âyet-i kerîmesini îzâha çalışırken "kapı" ve "ev" teşbîhleriyle bazı misâller vermiş, orada yazmadığımız bir husûsu da ayrıca yazmaya niyet etmişdik. 
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde : " ﺃَﻧَﺎ ﻣَﺪِﻳﻨَﺔُ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَﻋَﻠِﻲٌّ ﺑَﺎﺑُﻬَﺎ ، ﻓَﻤَﻦْ ﺃَﺭَﺍﺩَ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢَ ﻓَﻠْﻴَﺄْﺗِﻪِ ﻣِﻦْ ﺑَﺎﺑِﻪِ ‏ Ene medînetü'l-ilm ve Aliyyün bâbuhâ fe men erâde'l-ilme fel ye'tihî min bâbih" buyurmuşlardır. Meâli "Ben ilim şehriyim, Ali de onun kapısıdır. Kim ilmi taleb ederse kapısından gelsin" demekdir.

Bu hadîs-i şerîfde zikrolunan "ilm"den murâd tahsîl ile elde edilen ilimler değil "ilm-i ledünn"dür. Bu ilim Allah bergisidir, tahsîl ile elde edilemez. Resûl-i Ekrem Efendimizin zât-ı risâletpenâhîlerini "ilim şehri" olarak tavsîf buyurmalarının hikmetlerinden biri şudur ki, ulûmun evveli ve âhiri O'nda toplanmışdır, cümle hakâik-i Kur`ân ve marifetullah hazîneleri O'na verilmişdir. Menba'-i irfân O'dur. Bütün füyûzât ve esrâr-ı ilâhî O'ndan zâhir olmuşdur. 

Şehir teşbîhinin hikmetine gelince...

"Şehir" ya da Arapça adıyla "Medîne", zenginliğe, bolluğa, berekete, yoğunluğa, refaha, ma'mûrluğa işâretdir. Şehrin hâricindeki topraklar ne kadar geniş olursa olsun orada şehirdeki medeniyyetden, zenginlikden, bollukdan, ma'mûrlukdan eser yokdur. Şunu da unutmamak lâzımdır ki, eskiden şehirler surlarla çevrili olur ve şehrin bir büyük kapısı olurdu. Şehre dışarıdan gelenler ancak bu kapıdan girebilirdi. Geceleri şehrin kapısı güvenlik sebebiyle kapalı tutulur, başında nöbetçiler bekler, önüne geleni içeri almazlardı. Resûl-i Ekrem Efendimizin, İmam Ali'yi "ilm şehrinin kapısı" diye tavsîf buyurmasının hikmeti de budur. Zîrâ Resûl-i Ekrem Efendimizin ma'nevî vârisi O olmuşdur. Bunun içindir ki bütün tarîkat silsileleri öyle yada böyle mutlakâ İmam Ali'ye ulaşır. Bunun içindir ki kendisine Şâh-ı Velâyet ünvânı verilmişdir. Bunun içindir ki mürşid-i kâmil olan zevâta "Vâris-i Hayder-i Kerrâr" ünvânı verilir. Bu ünvâna lâyık olmayan yani neseb-i ma'nevîsi İmam Ali kerremallahu vecheh Hazretlerine ulaşmayan hiç kimse irşâda ehil olamaz.

İlim şehri Muhammed'dir Ali anın bâbıdır
Bu gerçeği anlayanlar tarîkat erbâbıdır
Anınçün kim ehl-i irfân ayağı türâbıdır
Bende-i Şâh-ı Velâyet'dir bizim unvânımız
Hazret-i Hayder-i Kerrâr pîrimiz sultânımız
Listeye geri dön