22 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Ve Kur`ân'ın âyâtı biribirini tefsîr etdiği gibi âyât-i âfâk ve enfüs dahi böyledir ki birinin icmâlini biri tafsîl eder. Zîrâ enfüs ve âfâk Kur`ân'ın furkânıdır. Ya'nî Kur`ân'da müctemi' olan me'ânî 'âlemde müfterıkdır. Şu kadar vardır ki Kur`ân'a âyât-i tenzîliyye derler ki makâm-ı cem'in aksâsından makâm-ı farkın esfeline nüzûl edüp kisve-i Arabiyye ile iktisâ etmişdir ve ona nazm ve ma'nâ derler. Ve furkâna âyât-i tekvîniyye derler ki feyz-i mukaddes ile suver-i rûhâniyyede zâhir ve ondan mertebe-i ecsâmda bâhir olup her biri bir libâsa girmiş ve 'ayn-ı hâricîsinin gâyetine ermişdir ve ona sûret ve hakîkat derler. Pes, mertebe-i 'ilmde olan suver-i ma'neviyyesi hurûf-i müfrede ve mertebe-i rûhda olan suver-i ma'kulesi kelimât ve mertebe-i misâlde âyât ve mertebe-i ecsâmda süver gibi olup netîce-i terkîb sûre olduğu gibi onun netîcesi dahi cismâniyyet olmuşdur. Bu cihetden 'âlem-i ecsâm terkîbden ibâret oldu. Velâkin sûre âyâtı ve âyât dahi kelimâtı ve kelimât dahi hurûfu müştemil olduğu gibi süver-i ecsâm dahi âyât-i misâliyyeyi ve bu dahi kelimât-i rûhâniyyeyi ve bu dahi hurûf-i 'ilmiyyeyi müştemil olup sırr-ı ilâhî bu âlemin sûreti içinde kaldı ve değme 'ârif sûretden sırra intikâl edemedi. Zîrâ sûret hicâb oldu, nazm-ı Kur’ân ma'nâya hicâb olduğu gibi. Onun için ekser-i nâs Kur`ân'ın nazmında kaldılar, ma'nâsına ve ma'ârifine ve hakayıkına intikâl edemediler. Zîrâ kesret ile ülfetleri gâlib ve his ile 'alâkaları râcih olmakla mâverâsına istişrâf müyesser olmadı.