Er-Rahmân الرحمن

31 Temmuz 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikir

ER-RAHMÂN
Celle Celâluhû

Bu da tıpkı ism-i zât gibi Allah'a has bir isimdir. İsm-i zâtdan farkı, bir mefhûm-i mahsûsu olmasıdır. Bu sebeble bu isme, ism-i sıfat denir. Fiile mahsûs olmayıp zâta mahsûs bir sıfat olduğu için hem mevsûflu, hem mevsûfsuz kullanılabilir. Böyle sıfatlara sıfat-ı gâlibe adı verilir. Yani bir sıfatı hâiz olan her zâtı o sıfatla tavsîf etmek mümkün olduğu halde o sıfatla mümtâz olan bir zât için kullanıla kullanıla yalnız onun sıfatı olarak kullanılması demekdir. Sıfatın galebesi bir mertebe daha kuvvet bulunca isim olarak da kullanılır. İşte Rahmân böyle bir isimdir. Sûre-i İsrâ'daki "قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى / De ki; ister Allah deyin ister Rahmân deyin, hangisini deseniz hep O'nundur en güzel isimler" âyeti buna işâret eder.

Bu ismin kökü "şefkat, sevgi ve merhamet" anlamlarına gelen "rahmet"dir. "Rahmet"in iş'âr ettiği ma'nâ yani tezâhürü ise muhtâc olana ihtiyâcını vermekdir. Mahlûkatı O halk ettiğine göre, onların ihtiyâcını da en iyi O bilir ve her birine muhtâc olduğu şeyi ihsân edebilecek yegâne kuvvet ve kudret sâhibi de O'dur. Arapçanın bir husûsiyeti olarak "Rahmân" sîgası, bu sıfatlarda devamlılık ve mübâlağa ifâde eder yani "Rahmân" demek "pek merhametli", "çok rahmet sâhibi", "pek şefkatli" demek olur ancak bu gibi tercümelerin hiç biri bu müstesnâ ismin tazammun ettiği ma'nâyı hakkıyla ifâde edemez. Hele bir çok meallerde gördüğümüz "esirgeyici", "acıyan", "bağışlayan" tabirleriyle hiç tercüme edilemez. Bu yüzden ehlullah bu ismi tercüme etmek yerine tefsîr etmeği münâsib görmüşlerdir.

Muzaffer Efendi Hazretleri bu ism-i şerîfi kısaca şöyle tefsîr ve îzâh buymuşlardı :
Rahmân, "ezelde bütün yaradılmışlar hakkında hayır ve rahmet irâde eden, sevdiğini-sevmediğini ayırdetmeden bütün mahlûkâtını sayısız nimetlere müstağrak kılan" demekdir.
Meşhûr müfessir Elmalılı Hamdi Efendi de bu ismin îzâhında şöyle buyuruyor :
Cenâb-ı Hakk Rahmân olduğu için rahmet-i ezeliyyesi umûmîdir. Yani âlemde ne varsa hepsi Cenâb-ı Hakk'ın rahmet-i rahmâniyyesine müstağrakdır. Âsümânından zemînine, ecrâmından zerrâtına, ervâhından ecsâmına, canlısından cansızına, taşından ağacına, nebâtâtından hayvânâtına, mü'mininden kâfirine, muvahhidinden müşrikine, melâikesinden şeytânına varıncaya kadar âlemlerin hepsi rahmet-i Rahmân'a müstağrakdır.
Böyle olmasa, Cenâb-ı Hakk'a isyân edenler, ne yiyecek bir lokma, ne içecek bir damla su bulabilirlerdi. Nitekim Sûre-i A'râf'daki "وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ / Rahmetim her şeyi kaplamışdır" âyeti de buna işâretdir.

Kulun Hisseleri 
  • Fukarâya tasadduk 
  • Ulemâya hürmet 
  • Ümerâya itâat 
  • Büyüklere ta'zîm
  • Câhillere ta'lîm
  • Gâfillere tenbîh
  • Fâsıklara duâ
İsmin Hassaları

  • Günde 100 kerre zikreden kimsenin kalbinde, merhamet eseri zuhûr eder.
  • 298 kerre yazıp üzerinde taşıyan kimse, her türlü âfâtdan kurtulur.
  • Farz namazlardan sonra 100 kere okuyanlar, gafletden, unutukanlıkdan, gönül darlığından kurtulur.
  • Zağferân ve misk ile yazılıp bir eve gömülürse, o evin sahibi kötü ahlâkından döner, hayırlı bir insan olur.
Listeye geri dön