12 Ocak 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Önceki yazımızda örf başkadır dîn başkadır demişdik ve ne demek istediğimizi de kısaca îzâh etmişdik. Şimdi buna bir misâl ile yine îzâh edelim.
Malûm ya, erkekler namaz kılarken ekseriya başlarını örter, kimisi takke giyer, kimi sarık takar, kimisi de yöresinde kullanılan bir başlık giyer. Peki nereden çıkmış bu? Kur`ân'da var mı böyle bir emir? Yok. Peki namazın farzları, vâcibleri arasında geçiyor mu böyle bir şey? Hayır. Peki öyleyse nereden geliyor bu âdet? Peygamberimiz yapmış. İyi güzel ama Resûl-i Ekrem Efendimiz başı açık olarak da namaz kılmışdır. Demek ki başı örtmek namazın şartlarından değildir. Ya nedir? Örfdür. Zîrâ şarkda baş örtmek, saygı ifâdesidir.
Takke meselesi. Şimdi efendim, bu dînî bir mesele değildir. Şarkda başı örtmek hürmet, garbda başı açmak hürmetdir. Bizim başımızı örtmemizin sebebi, şarklı olmak münâsebetiyle, bizde hürmet başı örtmek. Eskiden Osmanlı devrinde, devlet dâiresine gitdiğin vakitde, bir memur başından fesi çıkarıp koyamazdı, başında fesle çalışırdı. Çünkü ayıpdı, baş açık çalışamazdı. Mesele bu. Onun için Yahudi başını örter sinangoga giderken. Çünkü şarklıdır Yahudi. Filistinli çünkü.
Çünkü bir de neden? Arabistanda sen açamazsın ki başını güneşde. Yirmi dakîka güneşde kaldın mı, insanın beynine güneş tesir eder ve adam keçileri kaçırır. Peygamber zamânında agel giyiyorlardı, kalansuva giyiyorlardı. Kalansuva, şu şekildedir. (Efendi Hazretleri kağıda kalansuvanın şeklini çizerek gösterdiler). Şu şekilde, böyle bir külah. Uzunca külah. Abbâsîlerin giydiği ve Peygamber Efendimizin bazen giydiği şu. Kalansuva giyiyorlardı. Üzerine Peygamber sarık sarıyordu, sallallahu aleyhi vesellem, bazen agel sarıyordu.
Şu da çok çarpıcı bir misâldir. Dâvûd-i Tâî Hazretleri yirmi yıl kadar İmâm-ı Azam Hazretleri ile görüşmüş, bu zaman zarfında bir kere bile onu başı açık olarak görmemiş. Neden? İmâm-ı Azam başı açık otursa, ilmine bir halel mi gelirdi? Başı açık diye kendisine hürmet mi edilmezdi? Hayır. Tam aksine. Onun yaşadığı devirde ve içinde bulunduğu cemiyyetde başı örtmek karşısındakine karşı bir saygı, hürmet ifâdesiydi de ondan. Bilindiği gibi, İmâm-ı Azam, yalnız ilmiyle değil, aynı zamanda fazîletiyle ve edebiyle de müstesnâ bir şahsiyyetdir, numûne-i imtisâldir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz'in imâmet yaparken dâimâ başı örtülü olarak namaz kıldırmaları da aynı hikmete mebnîdir. Bu, öncelikle cemaate olan saygılarındandır. Dikkat edilirse, cemaatle kılınan namaz bir tören gibidir. Bu yüzden giyim kuşamda da ciddiyet ve intizam gerekir. Saç-baş dağınık, üst-baş perîşan bir vaziyetde cemaate gelinmez. Herşeyden evvel bu cemaate karşı bir saygısızlıkdır. Münferiden kılınan namazlar ise böyle değildir. İnsan evinde yalnızken pijamasıyla, bornozuyla hatta beline dolayacağı bir havluyla bile namaz kılabilir. Nitekim Efendimiz yalnız başlarına namaz kılarken mübârek başları açık olarak da namaz kılmışlardır.
Resûl-i Ekrem Efendimizin, halka namaz kıldırırken dâimâ başlarını örtmeleri, yalnız başlarına namaz kılarken bazen örtüp bazen örtmemelerinde derin bir ma'nâ daha vardır. Onu da inşaallah başka zaman anlatırız.