İlk tahsîlini Karagümrük civârında Tahta Minâre mektebinin hocası Hâfız Evliyâ Efendi'den adlı. O devrin meşhûr hattatlarından, Murâd Molla Dergâh-ı Şerîfi Şeyhi Şeyh Halîl Efendi'den sülüs, nesih ve ta‘lîk hatlarını meşk etti ve icâzet aldı. Sarf, nahiv, mantık ilimlerini Fâtih Câmi‘-i Şerîfi dersiâmlarından meşhûr Deli Emin Efendi'den tahsîl etti. Hocasının vefâtı üzerine, fıkıh, hadîs ve tefsîr ilimlerini Balcızâde Saîd Efendi'den tahsîl edip icâzet aldı. Sonra Murâd Molla Dergâh-ı Şerîfi Şeyhi ve Dârü’l-Mesnevî bânîsi Şeyh Mehmed Murâd Efendi Hazretlerinden Farsça tahsîl ederek Dîvân-ı Hâfız ile Mesnevî-i Şerîf okudu.
Abdülazîz Zihnî Efendi, 1230/1814 senesinde, Âsitâne-i Hazret-i Pîr’in postnişîni olan Mehmed Ârif Dede Efendi Hazretlerine intisâb etti. Az zamanda seyr-i sülûkunu tamamlayarak 1235/1819 senesinde mürşidinden hilâfet aldı. 1238/1822 senesinde Ârif Dede Hazretlerinin Hakk'a yürümesi üzerine Âsitâne'ye postnişîn oldu. Postnişîn oluşuna mecâzib-i ilâhiyyeden meşhûr Said Baba irticâlen şu târihi düşürmüşdür :
Sultan Abdülmecid Hân da dergâh-ı şerîfe gelen pâdişâhlardandır. Dergâhdaki Mevlid ve Mi‘râciye cemiyetlerine ve zikrullaha iştirâk etmişdir. Bir ziyâreti esnâsında şehzâdesi dünyâya geldiği haber verilince çok sevinmiş ve Hazret-i Pîr'e hürmet ve muhabbetinden ismini Muhammed Nûreddîn koymuşdur. Bu pâdişâh da dergâhın ta‘mîri için irâde vermiş ve fukarâya yemek verilmesi için vakıf tanzîm etmişdir.
Sultan Abdülmecid Han’ın vâlidesi Bezmiâlem Vâlide Sultan Şeyh Abdülazîz Efendi Hazretlerinin bendegânındandır. Sayısız hayırlar yapan bu mübârek hanım dergâha da birçok hediyeler göndermiş ve vakıflar yapmışdır. Bunlardan biri de Hazret-i Pîr'in sandukası üzerine yeşil çuha üzerine gümüş sırma işlemeli pûşîde (örtü) yaptırmasıdır. Abdülazîz Efendi Hazretleri onun bu hizmetini şöyle yâd etmişlerdir :
Bezm-i âlem Vâlide Sultân Hân-ı Abdülmecîd
Rûh-ı Pîr'i şâd edüp kıldı pûşîdesin cedîd
Yine bir saraylı hanım olan Emetullah Başkadın Efendi de Abdülazîz Zihnî Efendi zamanında dergâha vakıf yapanlardandır.
Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretleri zamânında türbe-i şerîfde birçok yenilikler de yapılmışdır. Meselâ O'nun bendelerinden Köstendilli Mehmed Ağa, Hazret-i Pîr’in sandukasını, etrafındaki mermerleri ve demir şebekeyi yeniledi. Türbe ile Tevhîdhâneyi ayıran parmaklıkları, Vâlide-i Hazret-i Pîr Emine Teslîme Hâtun Hazretlerinin sandukası etrafındaki demir şebekeyi ve türbe kapısındaki mermerleri yaptırdı. Buna benzer daha birçok başka yenilikler ve hizmetler yapıldı. Yine bu dönemde bendegânından Seâdet Hâtun'un rûhu için yaptırılan yekpâre mermerden ma‘mûl büyük şadırvan hâlâ yerinde durmakdadır...
 |
Abdülazîz Zihnî Efendi Hz.nin nutk-i şerîflerinden biri |
Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerinin bilinen nutk-i şerîfleri şunlardır :
Aşkımdadır* gönlümde hiç görmedim ömrümde
Muhammed’i seyrimde gâyet göresim geldi
Dostum göster yüzünü işideyim sözünü
Hâk-i pâye yüzümü gâyet süresim geldi
Terkeyledim dünyâyı n’idem gayrı sevdâyı
Muhammed Mustafâ’yı gâyet göresim geldi
Müştâkım cemâline ir gör hem visâline
Lutfet Azîz bendene gâyet göresim geldi
******
Eyâ mir’ât-ı Hakk ser-halka-i nûr-ı risâlet-râ
Vücûdun bâis-i gâye-i ekvân-ı illet-râ
Ulûhiyyet rubûbiyyet hüviyyet mazharı sensin
Denildi zâtına "levlâke levlâk" yâ Resûlallah
"Rameyte iz rameyte" râmî-i Hakk âyîn-i mutlak
Edince kurb-ı vasla zâtını her vech ile elyak
Bu Zihnî’ye şefâ'at kıl ola gufrânına mülhak
Kebâir ehline kıl anı mülhak yâ Resûlallah
*****
Aldım ezel-i aşk haberin sırr-ı Alî’den
Feyz oldu bu aşk çünkü bana "kâlû belî"den
Ârif olana unsur olup âlem-i kübrâ
Çâr-tab‘ ledün ilmin oku vech-i velîde
Her zerrede Hakk Hakk deyuben fâş ider aşkı
Yirmi dört bin eşyâ-yı ezel Hakk devr-i velîde
On iki imâm on dört ma‘sûm-i peyamber
Devr ile hep kıldı tenezzül ezelîde
Bu güft ü gû eylediğim aşk hem hak-est
Ta‘bîrin okur Zihnî bu dem lem-yezelîde
******
Hakk tebeyyün eyleyüp ortada kutb-ı evliyâ
Mağz-ı nûr-ı Hakk durur ây-bîn beyne beyneyiz
Mazhar-ı tâmm-ı Hudâ yanî Cenâb-ı Pîr-mâ
Şeyh Nûreddîn yolunda Hakk ile Hakk-bîneyiz
'Bû Hanîfe mezhebiz halvetde halvet izleriz
Seyyid Yahyâ muktedâmız cümle pîrân ileyiz
Hem şerî'at hem tarîkat hem hakîkat ma‘rifet
Nûr-ı vâhidden açılmış güller ile bileyiz
Çün makâm-ı cem‘a tutmuş yüzünü Abdülazîz
Farku ba‘de’l-cem‘ ve’l-fark gâh beyne beyneyiz
******
Hazret'in şu nasîhatı da meşhûrdur. "
Dünyâda mes‘ûd olanlar kimlerdir" diye sorulduğunda, "İşi kârlı, aşı şifâlı, düşü hayırlı, eşi uygun olanlar" buyurmuşlardır.
HİLYESİ VE AHLÂKI
"Uzunca boylu, kara üzerine pek az kır düşmüş sakallı, nahîfü’l-bünye, edîb, erîb ve gâyet latîf, nazîf, âlim ve âmil, fâdıl, kâmil, yüzünden hiçbir kimse incinmemiş, herkese iyilik eder ve zamân-ı irşâdında hankâh-ı şerîfde yirmi adet fukarâ ve dervîşân iskân ederdi...Hazret-i Şeyh Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretleri zamânının meşâyıhı içinde teferrüd etmiş ve akıl ve zekâ ve dirâyetiyle iştihâr etmiş ve bâ-irâde-i pâdişâhî reîsü’l-meşâyih nasbedilmişdir. Bi’l-cümle tekâyâ ve zevâyânın cihet-i meşîhatının tevcîhi onun inhâsıyla idi".
EVLÂDI VE HULEFÂSI
Abdülazîz Zihni Efendi Hazretlerinin altı evlâdı olmuş bunlardan iki erkek evlâdı kendisinden sonra peş peşe postnişîn olmuşlardır. Bunlar Yahyâ Gâlib Hayâtî ve Rızâeddin Yaşar Efendi Hazretleridir. Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerinin sayılamayacak kadar çok dervişânı ve kırk beş halîfesi vardır.
İKİ MENKIBESİ
Sultan Abdülmecid Hân, ilk zamanlar şehzâdesi olmadığından kendi sulbünden dünyâya erkek evlâd gelip gelmeyeceğini merâk ederek Hazret-i Şeyh'den istihâre etmesini ricâ etmiş. Hazret, görmüş olduğu rüyânın tabîrini "Dört şehzâdeniz de birbiri ardınca saltanata nâil olacaklar" diye pâdişâha bildirmiş ve aynen dediği gibi olmuşdur.
Diğer bir menkıbesi de şudur. Daha henüz posta geçtikleri gençlik günlerinde bir zikrullah esnâsında, Sertarîk Efendi halakada imiş. Abdülazîz Efendi, Sertarîk Hasan Efendi'ye ziyâde hürmetinden, O'nu kutuphâneye çekmeye çalışır fakat Sertarîk Hasan Efendi kutuphâneye girmek istemez ve halaka-i zikirde kalır. Birgün çok ısrar edince, Sertarîk Şeyh Hasan Hamdî Efendi Hazretleri "Şeyhzâdem! Fakîre hürmetden geç de gözünü aç! Ortada bulunanı gör!" demiş. Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretleri zikir yapılan meydânın ortasına bakınca Hazret-i Pîr'in (kuddise sırruhu’l-münîr) ortada semâ etmekde olduğunu müşâhede eder ve derhal bir vecd ile düşüp bayılır. Bu hâdiseden sonra, devrân ziyâde rûhâniyyetli olduğunda hep halaka-i zikirden devrânı idâre etmiş ve dâimâ Sertarîk Efendi Hazretlerinin kendilerini irşâd buyurduklarını yâd ederlermiş.
Abdülazîz Efendi 1269 senesinde rahatsızlanmış ve sekiz ay kadar hasta yattıkdan sonra 1270/1854 senesi Şevvâl ayının 22. günü dervişânı ile helâlleşip vedâlaşarak Hakk'a yürüdü. Vasiyeti gereği, Kumrulu Mescid'de Şeyh Abdüllatif Fazlî Efendi tarafından gasledildi ve tarîkat usûlüne göre diğer bütün vazîfeler îfâ edildikden sonra zamanın meşâyıhı, dervîşânı, ekâbiri, devlet ricâli ve halkın da iştirâk ettiği büyük bir cenâze alayı eşliğinde zikrullah ile Fâtih Câmi‘-i Şerîfi'ne götürüldü. Cenâze namazını Reîsü’l-kurrâ Hacı Feyzullah Efendi kıldırıldıktan sonra Fâtih Sultan Mehmed Hân'ın türbe-i şerîfi önünde tezkiye ve duâ edildi. Cenâze giderken olduğu gibi dönüşde de büyük bir kalabalık ile ve kemâl-i hürmet ve ta'zîm ile dergâha getirildi ve türbe-i şerîfe defnedildi. Kaddesallahu sırrahu'l azîz.
Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerinin irtihâline meşhûr şâirlerden Safvet Bey’in îrâd ettiği ve kabr-i şerîfinin baş ucundaki taşda mahkûk neşîde-i târihiyye şudur :
Gelip bilcümle şeyh cenâb-ı Nûreddîn Cerrâhî
İstanbul içre mümtâz-ı gürûh-ı evliyâ oldu
Azîmet eyleyince tekye-i lâhûta fânîden
Bu mürşidler o kutbun mesnedinde mültecâ oldu
Gelip Seyyid Azîz-i ekrem ez-cümle bu dergehde
Otuz iki sene himmeti şeyh-i bî-riyâ oldu
Olup cism-i latîfi mazhar-ı izz-i fenâfillâh
Sivâdan geçti zâtı âzim-i dâr-ı bekâ oldu
Dede Ârif Efendi ammisi şeyhi idi merhûmun
Liyâkatle geçip postunda irşâda sezâ oldu
Açılmış revzeni pây ucundan Hazret-i Pîr’in
Münevver menzili bir kat dahî gark-ı ziyâ oldu
Olup rûh-ı revânı şâd olsun erenlerle
Nice yıl feyz-bahşâ-yı kulûb-ı asdıkâ oldu
Edip hürmetle rahmet gülşen-i kabrin ziyâret kıl
Bu nahl-i ma‘rifet zîrâ gül-i âl-i abâ oldu
Yazılsın rıhleti târîhi Safvet eşk-i mâtemle
Makām-ı şeyh azîz’in kurb-ı kutb-ı kibriyâ oldu
24 Şevval 1270/ Perşembe