6 Mayıs 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri Amerika'daki bir sohbetlerinde buyurdular ki :
O gün bir duâ meselesi sordular bana Los Angeles'da. Birisi oradan laf karışdırdı, kafamdan hikâye gitdi. Çok güzel bir hikâye var duâ hakkında, o geldi aklıma. Fakat oradan birisi bir şey yapdı, karışdırdı, önüme bir şey sokdu, bir şey kaldırdı, çay verdi, ekmek götürdü derken, bizim kafadan kaydı hikâye. Tayyâreye bindim aklıma geldi. Çok üzüldüm ama burada anlatayım ben o hikâyeyi.
Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm Tûr'a gitmiş. Cenâb-ı Hakk demiş ki Mûsâ Peygamber'e, "Söyle kavmine bu sene kışı çok şiddetli yapacağım" demiş. Anlatdığım kıssa da Mesnevî'den yani. "Çok şiddetli bir kış yapacağım" demiş, "kavmin odunu kömürü fazla alsın" filan demiş. Hazret-i Mûsâ geldi teblîğ etdi kavmine. Kavmi odun aldılar, kömür aldılar, işte kışlık ne yapacaklarsa onu hazırladılar, evlerini tamîr etdiler filan. Aman efendim, bir yaz. Yani bırak kışı sen, yazdan daha güzel bir hava böyle. Bütün kavim demişler ki Hazret-i Mûsâ'ya, "Sen Allah'dan böyle haber getirdin, biz bu kadar masraf etdik, evleri yapdırdık, odun aldık, kömür aldık, hiç kış olmadı. Sen de görüyorsun vaziyeti" demişler. "Evet ben de görüyorum" demiş ama bozulmuş Hazret-i Mûsâ. Doğru Tûr'a gitmiş. "Yâ Rabbi, böyle söyledin, ben de kavmime teblîğ etdim ama sen kış yapmadın, beni kavmime mahcûb etdin. Bunun sebebi nedir?" demiş. "Senin mahcûb olman için değil" demiş, "benim esrârıma kimsenin aklı ermez" demiş. "Bir adamın ihtiyar bir eşeği vardı, o adam o eşeği, ihtiyar olduğu için, kıra saldı. Eşek bana dedi ki, 'Yâ Rabbi, ben ihtiyarım, dişim arpa yemez, saman yemez, ağzımda dişlerim yok. Körpe ot olursa ben yiyebilirim, yoksa ben ölürüm. Sen benim Rabbimsin' dedi, bana niyâz etdi bu şekilde. Ben de kış yapmadım, ona yeşil ot verdim ki, o eşeğin karnı doysun, dişleri yok, tâze ot koparsın diye" demiş.
Şimdi, o gün orada duâ meselesinde diyecekdim ki, "İçimizde elbet bu eşek kadar Allah'a sözünü geçirecek bir adam çıkar". Öyle diyecekdim fakat işte birisi çıkdı, çay geldi, kahve döküldü derken unutduk, sonra tayyâreye binince aklıma geldi hikâye.