20 Eylül 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Daha önceki bir yazımızda Allah'ın esmâsına ta'zîm ettiği için yücelen ve velâyet mertebesine erişen Bişr el-Hafî Hazretlerinin hikâyesini yazmışdık.
Tıpkı Kur`ân'a ta'zim ve hürmet gibi esmâya ta'zîm ve hürmet de, üç türlü olur.
- Sûretine, şekline, kalıbına, zâhirine
- Ma'nâsına, özüne, hakîkatine, bâtınına
- Hem sûretine hem ma'nâsına
Levha yapıp duvara asmak, okumak, okunduğunda hürmetle dinlemek esmânın sûretine hürmet etmek demekdir. Bu da makbûldür ve lâzımdır ancak bu hürmetin en düşük mertebesidir.
Bundan daha mühim ve fazîletli olanı, esmânın ma'nâsına hürmetdir. Bu hususda Muzaffer Efendi Hazretleri şöyle buyurmuşlardı :
Her kim ki, Allah'ın isimlerinin esrârını bilir ve kadrini ta'zîm eylerse, o kimseye Allah hem dünyâda hem de âhiretde ta'zîm eder, o kulunu iki cihanda da aziz eder. Unutmamalıdır ki, kulun izzet ve rıf''ati, taşla, toprakla, çamur ve çimento ile bina yükseltmekle değildir. Böyle olduğunu zannedenler aldanıyorlar. İzzet ve devlet, Allah'ın esmâsına ta'zîm ile elde edilir. Saray ve köşk yaptırmakla, mal ve mülk ile, fakîr ve yoksullara "desinler, söylesinler, sevsinler" diye başa kakarak yapılan yardımlarla bir şeyler yaptıklarını sananlar, yakın bir gelecekde ne kadar yanlış bir yolda olduklarını anlayacaklardır. Fakat bu pişmanlığın kendilerine hiçbir yararı olmayacakdır. Asıl büyüklük, Allah'a itâat ve ta'zîm, fakîr ve yoksullara tevâzu ile yardım ve kendi aczini düşünmekdir...
Nûr-i esmâdır müzeyyen eyleyen 'âlemleri
Hakk'ın esmâsın gören hilkatde eşyâ görmedi
Burada mühim bir incelik daha vardır :
Cümle eşyâ, yani kâinâtda her ne varsa, hepsi esmâ-yı ilâhiyyenin mazharıdır. Öyle ki mahlûkât-ı ilâhî, âdetâ esmânın tecessüm etmiş hâlidir. Mahlûkât üzerinde esmâyı müşâhede eden cümle mahlûkâta hürmetkâr olur. İşte bu kimsenin esmâya ta'zîmi ve hürmeti, hürmetin daha yüksek bir derecesidir.
Mahlûkât üzerindeki esmâ tecellîlerini bilmek de derece derecedir. Kim ki mahlûkâtın yaradılış hikmetlerini bilir ve onları bu hikmetlere göre kullanırsa maddeten de yükselir. Rüzgardaki potansiyel enerjiyi kullanılabilir elektrik enerjisine çevirebilmek, bitkilerdeki şifâlı özleri ilaç hâline dönüştürebilmek gibi. İlmen ileri giden ve dünyâya hükmeden milletlerin yaptıkları budur. Vaktiyle ecdâdımızın sâhib olduğu maddî kuvvet ve kudret de buradan gelmekde idi. Şimdiki zilletimizin sebebi de bu hikmete aykırı hareket etmemizdendir...
Velî esmâsıdır a’lâ vu esfel zâhir u bâtın
Tecelliyât-ı esmâya mezâhir hilkat-i eşyâ