Eyâ Gâfil Tefekkür Kıl Ne Buldun Bu Rükûdundan

24 Kasım 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Nankörlük


NASÎHAT
ve
ÎZÂHI

Eyâ gâfil tefekkür kıl ne buldun bu rükûdundan
Kıyâmetde sorulursun ziyânın bile sûdundan

Gâfil insan bu dünyâya niçin geldiğini bilmez, sâhib olduğu nimetlerin de farkında değildir. Acabâ bu nimetleri ona kim vermişdir ve niçin vermişdir. Gaflet içinde yaşayıp giden insan bilmez ki Allah nimetlerinin hesâbını tek tek soracakdır. Öyle ki içdiğimiz bir bardak suyun bile hesâbı sorulacakdır. Sûre-i, Tekâsür'deki "ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ" âyet-i celîlesi bunu beyân etmekdedir.

Dilin fuhşu gönül efkâr-ı fâsidle mülevvesdir
Ne hâsıl işbu hâl ile mesâcidde ku'ûdundan

Gâfil insan diline de sâhib değildir, gönlüne de. Kötü konuşur, diliyle etrafa zarar verir. Kötü düşünür, türlü türlü hîleler kurar. Aynı insan namaz da kılsa oruç da tutsa bu ibâdetlerinden fayda göremez. Zîrâ dilini ve kalbini pislikden arındırmamışdır.

Yönün mihrâba lâkin kalb meyyâlin hevâsında
Ne umarsın bu hâletle rükû'uyla sücûdundan

Gâfil insan iki kıblelidir. Bedeniyle kıbleye dönmüşdür ama kalbi nefsinin istek ve arzularındadır. Bu gafletle kılınan namazdan da bir fayda gelmez.

Revâ mıdır 'ibâdet sofrasından almadın lezzât
Yiyüp içmek alup vermek gibi fâsid kuyûdundan

Gâfil insan ibâdet etse de ibâdetden zevk almaz. Ya âdet diye yapar ya da angarya gibi yapar. Onun bütün zevki yemek-içmek, alış-veriş gibi dünyevî şeylerdedir.

Sana Hallâk-ı 'âlem etmiş iken bunca in'âmı
Murâdın n'idüğün bilsen eyâ cânâ kenûdundan

Gâfil insan bilmez ki, Hakk Teâlâ insana sayısız nimetleri niçin vermişdir. Hakk'ın bundaki murâdını bilmediği içindir ki O'na şükredeceğine, sürekli nankörlük eder, O'na kulluk edeceğine devamlı isyân eder.

Sakın tenhâ diye 'ısyâna zinhâr eyleme cür'et
El ayak göz kulak hâzır hazer kıl bu şühûdundan

Gâfil insan, yalnız iken nasıl olsa kimse görmüyor diye türlü türlü fenâlıklar yapar. Bilmez ki Cenâb-ı Hakk yarın yevm-i kıyâmetde elleri ayakları gözleri kulakları şâhid tutacakdır. 

Ne denlü ma'siyet sende zuhûr etmişdi bilirdin
Niçin gözler yaşı feryâd ile akmaz hudûdundan

Gâfil insan işlediği günahların, yapdığı fenâlıkların farkına varsa, oturup hüngür hüngür ağlaması, feryâd etmesi gerekir. Halbuki o gülüp oynayarak ömrünü geçirmekdedir. 

Yiyüp na'mâsını ağyâra etdin şükr ü minnetler
Ne yüz bile varısarsın utan Rabb-i Vedûd'undan

Herkes Allah'ın nimetini yer hattâ O'nun nimetleri içinde yüzer fakat pek az kimse Allah'a hakkıyla şükreder, ibâdet ve tâatda bulunur. Bütün bu nimetleri kendisine karşılıksız olarak bahşeden Allah'dan utanmaz da o nimetlere vâsıta olan kulların peşinden koşar, teşekkürünü ve minnettârlığını onlara ifâde eder.

Murâd-ı nefsi verdikçe o tuğyânın eder efzûn
Yâ eylik mi gele dersin bu haslet-i 'anûdundan

Böyleleri, isteklerine kavuştukça, yani Allah onlara arzu etdikleri nimetleri bahş etdikçe daha çok günah işler, ısyanını ve tuğyânını daha da arttırır. Bu inadları yüzünden nimetler onların başına belâ olur. Yani kendilerine nimet geldikçe şükredecekleri yerde büsbütün azarlar.

Rızâ-yı Hakk’ı istersen koma şer'î yolun elden
Sakın nefs ile şeytândan çıkarmasın hudûdundan

Hakk'ın rızâsını elde etmek isteyen Allah'ın emirlerine sımsıkı yapışmalı, şerîatın gösterdiği yolu terketmemeli, nefsine ve şeytana uymamalı ki sınırı aşmasın, hudûdullahı geçip kendisini azâba müstehak kılmasın.

Zekâtın vermeyip kenzler edersin ak u hamrâyı
Basarlar cismine âhir düzüp damga nukûdundan

Paralarına servetlerine kıyamayıp, Allah'ın emri olan ve fukarânın hakkı olan zekâtı vermeyenlere büyük bir azâb vardır. Yarın âhiret gününde o toplayıp biriktirdikleri paralar, gümüşler, altınlar, nakitler ateşde kızdırılarak üzerlerine basdırılacakdır. O kıyamadıkları paralarla dağlanacaklar, damgalanacaklardır.

Kanı ervâh-ı 'âlemde demedin mi "belâ" anda
Belâ budur ki sorarlar kıyâmetde 'uhûdundan

Cenâb-ı Hakk'ın âlem-i ervahdaki, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" hitâbına "belâ" yani "evet" diyerek cevap verenlerden bir kısmı bu dünyâya gelince o ahdi unutmuşlar ve yoldan çıkmışlardır. Ahdinden dönenler için kıyâmet gününde çetin bir sorgu ve büyük bir azâb vardır. En büyük belâ da budur. Zîrâ Allah verdiği nimetlerin hesâbını tek tek soracakdır.

Şehâ hayl ü haşemle işbu evde olmagıl mağrûr
Varırsın Hazret'e tenhâ ayırırlar cünûdundan

Zenginliğine, gücüne, kuvvetine, makâmına, mevkiine güvenerek, bütün bu nimetleri bahşeden Allah'ı unutanlar, belki bu dünyâda kısa bir müddet saltanat içinde yaşarlar ama yarın yevm-i kıyâmetde her şeylerini kaybetmiş olarak zelîl ve hakîr bir hâlde Hakk'ın huzûruna çıkarılırlar.

Fakîre füls-i ahmer vermeyüp etdin ziyâfetler
Ne umarsın behey miskîn bu gûne bezl ü cûdundan

Fukarâya metelik koklatmayan, muhtâclardan üç kuruş yardımı esirgeyen nice zenginler vardır ki, zevk u safâ âlemlerinde büyük paralar harcarlar, kendi keyifleri için büyük masraflar yaparlar, dostlarına ve hempâlarına büyük paralar dökerler. Bilmezler ki bu harcamalar cömertlik filan değildir ve bundan kendilerine hiç bir fayda gelmez. Hatta tam aksine bundan dolayı azâba müstehak olacaklardır.

Gelüp bu mezra'-ı dünyâda çok ekdin heves tohmun
Gel insâf eyle bak Şemsî nedir hâsıl vücûdundan

Dünyâ âhiretin tarlasıdır. Burada ne ekilirse öteki alemde o biçilir. Burada Allah'ın rızâsına uygun işler yapmayıp da hep nefsine ve hevâsına tâbi olanlar yarın yevm-i kıyâmetde hüsranda kalırlar.

Şemseddîn Sıvâsî
Kuddise Sırruh

Listeye geri dön