Eyüplü Meczûb Arap Ali'nin İrşâd Ettiği Cimri Hoca

15 Mayıs 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin yeri geldikçe hep anlatdıkları ibretli bir hikâyedir :
Vaktiyle Eyüp'de malı-mülkü çok ama mürüvveti pek kıt bir hocaefendi varmış. Bir gün bu hocaefendi Eyüp'de bir kahvede otururken o devrin evliyâsından Arap Ali nâmındaki meczûb hocanın önüne gelip "Hocaefendi! Bana biraz yoğurt alsana" demiş. Hocaefendi, eli son derece sıkı olduğu için "Git başkası alsın" diyerek Arap Ali'yi başından savmaya çalışmış. Arap Ali ısrâr etmiş, hocaefendi vermemek için diretmiş fakat ne dediyse ne yaptıysa bir türlü Arap Ali'yi başından def' edememiş. Kahvedekiler hâdise çıkmasın diye "Gel, sana yoğurdu biz alalım" demişler fakat Arap Ali, illâ hocaefendi alsın diye tutturmuş. Nihâyet hocaefendi "illallah" demiş ve istemeye istemeye yoğurt parası olarak bir metelik vermiş. Tabii hocaefendi çok cimri olduğu için verdiği para bir metelik olduğu halde çok bozulmuş, sanki ciğerinden bir parça kopmuş. Hocaefendi o sinirle kalkıp homurdana homurdana giderken Arap Ali arkasından "Hocaefendi! Biraz da ekmek alsana!" diye seslenmiş. Hocaefendi gâyet sert bir ifâde ile "Ekmeği de başkası alsın" diyerek oradan uzaklaşmış.
O gece hocaefendi bir rüya görmüş. Hocaefendi rüyasında dille tarif edilemeyecek, kalemle ifâde edilemeyecek kadar güzel bir yerde imiş. Altından, elmasdan yapılmış saraylar, ipekden kurulmuş haymeler, ağaçlar, kuşlar, ırmaklar, göller, binbir çeşit güzellikler var fakat hocaefendi açlıkdan ölüyormuş. Bu kadar güzelliğe rağmen etrafda hiç bir yiyecek görünmüyormuş. Hocaefendi kendi kendine "Allah Allah burası neresi acabâ?" diye düşünürken karşıdan gelen birini görmüş ve o zâta "Aman birâder, burası neresi yâhû?" diye sormuş. O zât, "Burası Cennet" demiş. Hocaefendi, "Görünüşe bakılırsa öyle ama bizim Kur`ân'dan öğrendiğimize göre cennetde her türlü ni'met, her türlü yiyecek olması lâzım, Allah insanın canı ne çekerse hepsini cennetde bulacağını va'dediyor. Halbuki ben açlıkdan ölüyorum, burada yiyecek hiçbir şey yok mu?" demiş. O zât, "Hocaefendi, burada her şey bulunur ama dünyâdan gönderirsen bulursun" demiş. "Ha bak! Burada bir kap yoğurt var, al işte onu yiyebilirsin" deyince hocaefendi iftar sofrasında oruçlunun yemeğe saldırması gibi yoğurda saldırmış, yoğurdu yerken "Bir lokma da ekmek yok mu?" deyince o zât "Hocaefendi! Sen yalnız yoğurt göndermişsin, eğer biraz da ekmek gönderseydin burada onu da bulurdun!" demiş.
Hocaefendi sabah uyanınca cimriliğe tövbe etmiş ve konağının kapısını ardına kadar açarak fukarâyı yedirip-içirmiş, kimseyi kapısından boş çevirmemiş. Böylece hem dünyâ saâdetine ermiş hem de âhiretde makâm-ı ulyâya erişmiş.
Efendi Hazretleri bu hikâyeyi anlatırken buyurmuşlardı ki :
Ben bu hikâyeyi Eyüp Târihi'nde okumuşdum, aradan yıllar geçdi, bir gün Eyüp'den Piyer Loti'ye doğru çıkıyordum, yoruldum dinlenmek için biraz durdum, bir de bakdım, bu meczûb Arap Ali'nin mezar taşını gördüm, arasan bulunmaz, o koca mezarlığın içinde tam önüme çıkdı.
Len tenâlü'l-birre hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn.
Sevdiğiniz şeylerden vermedikçe hayra nâil olamazsınız.
Sûre-i Âl-i Imrân, Âyet 92

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön